Tunç, Bartın halkına seslendi:

'16 Nisan parti meselesi değil, memleket meselesi'

Tunç, Bartın halkına seslendi:

Haber Merkezi

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Bartın Belediyesi hoparlörlerinden Bartın halkına seslendi.  16 Nisan’ın ülkemiz demokrasi tarihi için çok önemli bir dönüm noktası olacağını ifade eden Tunç, “ 16 Nisan halkoylaması bir siyasi parti meselesi değil. Bu mesele ülke meselesi, memleket meselesi. Bizim aşkımız memleket. Sevdamız millet. Oyumuz net, kararımız evet” dedi.

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Bartın Belediyesi hoparlörlerinden Bartın halkına seslendi.  16 Nisan’ın ülkemiz demokrasi tarihi için çok önemli bir dönüm noktası olacağını ifade eden Tunç, “16 Nisan, ülkemizin demokrasi tarihi için çok önemli bir dönüm noktası olacak. 16 Nisan’da 18 maddelik pakete evet dediğimizde, Anayasamızın 72 maddesinde değişiklik yapmış olacağız. Şu anda yürürlükte olan anayasamız 1980 darbesi sonrası darbecilerin yazdırdığı bir anayasa. Yani darbe anayasası ile 35 yıldır yönetiliyoruz. Bu güne kadar anayasamızın 177 maddesinden 113 tanesi değişti. Ancak darbe anayasası özelliğini taşıyan, vesayetçi ruhu barındıran maddelerine bir türlü dokunulamadı.  Bu anayasanın değişmesini, demokratik bir anayasaya kavuşmamızı aslında tüm siyasi partiler istedi ama bir türlü uzlaşma sağlanamadı.  TBMM’ne sunduğumuz 18 maddelik paket, AK Parti ve MHP’nin kabul oyları ile geçerek, son karar mercii olan siz değerli halkımızın önüne geldi” dedi.

“ŞİMDİ MİLLETİMİZİN ELİNDE TARİHİ BİR FIRSAT VAR”

Milletin elinde tarihi bir fırsat olduğunu dile getiren Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi milletimizin elinde tarihi bir fırsat var. Bu anayasa değişikliği ile cumhuriyetimiz güçlenecek, güçlü hükümet sistemi ile istikrar sürekli hale gelecek, meclisin yasama ve denetim yetkisi güçlenecek, ve 10 yılda bir darbeye yol açan vesayetçi anlayışı temsil eden maddeleri anayasamızdan ayıklanacak. CHP ve HDP anayasa değişikliğini bir rejim değişikliği yapılıyormuş gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Oysa bu kesinlikle rejim değişikliği değildir. Bizim rejimimiz cumhuriyettir, devletimizin şekli 1923’de belli olmuş ve bizler o yolda muasır medeniyet seviyesini aşmak için çalışıyoruz. 16 Nisan’da oylanacak olan anayasa değişikliği ile cumhuriyeti güçlendirecek, halkın iradesini yönetime doğrudan yansıtacak hükümet modeline geçmek istiyoruz.  Cumhuriyet yolunda ilerlerken arabamızın modelini yükseltmek istiyoruz. 1982 model darbecilerin hediye ettiği, iki de bir kaza yapan, lastiği patlayan, 10 km.de bir yolda kalan değil, 2017 model daha hızlı giden ve kaza riski daha az olan bir araba ile yolumuza devam edelim diyoruz.

“ÜLKEMİZİN 10 YILDA BİR DARBELERLE ÖNÜ KESİLDİ”

Şu anda hükümet sistemimiz, parlamenter sistem. Yani, hükümetin parlamento içerisinden çıktığı sistem. Özetle, milletin ülkeyi yönetecek hükümeti bir aracı vasıtası ile milletvekilleri aracılığı ile dolaylı yoldan belirlediği sistem.  Bu sistemle bu güne kadar 65 hükümet kuruldu. Meclis ise 26 kez seçime gitti. 26 dönemde 65 hükümet değişti. Yani 1,5 yılda bir hükümet değişikliğine yol açan bir hükümet sistemi ile yönetiliyoruz. AK Parti’nin, Özal’ın ve Menderes’in tek başına iktidarlarını hariç tuttuğumuzda parlamenter sistem hep koalisyonlara yol açtı. Koalisyonlar da siyasi krizleri, siyasi krizler, ekonomik krizleri, ekonomik krizler, anarşiyi doğurdu, teröre yol açtı ve sonuçta vesayetçi anlayışlar güçlendi, ülkemizin 10 yılda bir darbelerle önü kesildi. 16 Nisan’da öyle bir karar verelim ki millet, ülkeyi yönetecek hükümeti, Meclis aracılığı ile değil de, doğrudan sandıkta belirlesin. Milletimizin önüne iki sandık koyalım. Sandığın birinde cumhurbaşkanını seçsin yüzde 50’den fazla oy alan cumhurbaşkanı hükümetini kurup vakit kaybetmeden icraata başlasın, hızlı karar alıp, hızlı uygulasın, halkımızın refahını artırmak için çalışsın. Halkımız diğer sandıkta ta milletvekillerini seçsin, Meclis’te gençler de olsun, daha dinamik, temsil gücü artan Meclis, cumhurbaşkanlığı hükümetini denetlesin, cumhurbaşkanını, yardımcılarını, bakanlarını soruşturabilsin, bir yanlışlık yaparlarsa gerekirse yüce divana bile gönderebilsin. Diğer taraftan kanun yapma yetkisi yalnızca meclise ait olsun, yasama ile yürütme birbirinden ayrılsın. Şunu eleştirenler var. Meclisin yetkileri azalıyor diyenler var bu doğru değil. Meclisin tüm denetim yetkileri devam ediyor, cumhurbaşkanını bile soruşturabilecek güce erişiyor. Sadece güvenoyu yetkisi Meclisten alınıp millete veriliyor. Millet güvenoyunu artık sandıkta verecek.

“HÜKÜMETLER DOĞRUDAN MİLLETİN SANDIĞINDAN ÇIKACAK”

16 Nisan’da evet dediğimizde, hükümetlerin, otel odalarında, pijamalı medya patronlarının villalarında kurulma devri kapanacak, hükümetler doğrudan milletin sandığından çıkacak. Cumhuriyet rejiminin ortadan kalkacağını söyleyenlere şunu sormak gerekir, ülkeyi yönetecek hükümeti milletin sandıkta doğrudan belirlemesi mi daha demokratiktir, yoksa aracı vasıtası ile dolaylı yoldan belirlemesi mi daha demokratiktir.  16 Nisan’da evet dediğimizde artık bu ülkede yüzde 15’le başbakan olup, ülkeyi yönetmek mümkün olamayacak, halkın yarıdan fazlasının desteğini alan ülkeyi yönetecek. Padişahlıktan, tek adamlıktan bahsedenler doğru söylemiyorlar. Halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyunu alarak 5 yıllığına seçilen, icraatı beğenilirse bir dönem daha seçilebilen, süresi iki dönemle sınırlı hale getirilen bir sistemin padişahlık olduğunu söylemek abesle iştigal değil midir? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile cumhurbaşkanının yaptığı tüm işlemler, aldığı tüm kararlar yargı denetimine açılıyor. Yargı denetiminin olduğu Meclisin denetiminin güçlendirildiği bir sistemde tek adamlık olmaz.

“BU SORUNU GÖRMEZDEN GELEMEYİZ”

Cumhurbaşkanı seçimleri geçmişte hep krizlerle anılır. En son 367 dayatması sonrasında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sağlandı. O zaman da hayırcılar çıktı, “Halk Cumhurbaşkanını seçemez” demişti. Ama halkımız cumhurbaşkanını ben seçeceğim diyerek krizlere noktayı koydu.  Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği, başbakanın da dolaylı yoldan da olsa halk tarafından seçildiği ülkemizde, gelecekte cumhurbaşkanı ile başbakan arasında çıkacak bir krizin çözümü şu anda yok.  Geçmişte halkın seçmediği cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasında çıkan tartışmaları hatırlayalım. Ahmet Necdet Sezer’in rahmetli Ecevit’e bir anayasa kitapçığı fırlatması ile ekonomimiz allak bullak olmadı mı? Şu anda Cumhurbaşkanımız Recep  Tayyip Erdoğan ile Başbakanımız Binali Yıldırım uyumlu diye bu sorunu görmezden gelemeyiz.  Gelecekte devletin tepesindeki çift başlılıktan kaynaklanacak olan krizleri şimdiden görmeli ve çocuklarımızın geleceği için Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı birleştirmek ve hükümeti güçlendirmek zorundayız. Bu hükümet sistemi bu gün gündeme gelmedi.  Geçmişte Türkeş’te bunu savundu. Erbakan da savundu. Özal da çok istedi. Yazıcıoğlu da savundu, Demirel de istedi. “İçimizde bir uhde kaldı” dedi. Parlamenter sistemin ülkemize yaşattığı krizlerden onlar da hep şikayetçi oldular. İstikrar üreten bir sisteme geçilmesini hep savundular.

“İSTİKRARI SÜREKLİ HALE GETİREN BİR SİSTEME GEÇECEĞİZ”

16 Nisan’da evet dediğimizde,  istikrarı sürekli hale getiren bir sisteme geçeceğiz. 1,5 yılda bir değişen hükümetler tarihe karışacak. Hangi parti kazanırsa kazansın, halkın yarıdan fazlasının desteğini alan yetkiyi de sorumluluğu da alacak, 5 yıllık kesintisiz istikrar dönemlerine adım atmış olacağız. Yatırımlar hızlanacak, ülkemiz dünyanın dev projelerini daha çabuk gerçekleştirecek, halkımızın refahı daha hızlı artacak.16 Nisan’da evet dediğimizde, anayasamız darbeci anlayışı temsil eden maddelerden kurtulacak.  Demokratik bir anayasada sıkıyönetim maddesi olabilir mi? 12 Eylül darbecilerinin yaptığı bu. Anayasadan sıkıyönetim maddesini kaldıracağız. Cumhuriyet rejimine savunan herkesin buna evet demesi gerekmez mi? Askerin Disiplin Mahkemeleri hariç, askeri yargı, sivil yargı ayrımı kalkacak. Yargı birliği esas olacak. Hukuk devleti ilkemizi güçlendiren, yargının bağımsızlığının yanında tarafsızlığını da anayasal güvenceye kavuşturan bu değişikliklere evet diyeceğiz.

 

“SİLAHLI KUVVETLER DENETLENSİN”

Ülkemiz 10 yılda bir darbelerle karşı karşıya kalıyor. Bunun sebebi anayasamızdaki vesayetçi ruhu barındıran maddelerden kaynaklanıyor.  Anayasamıza göre devletin tüm kurumları denetlenebilir. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri denetlenemez.  Denetlenemediği takdirde ne olur? Karanlık odalarda asker elbisesi, subay elbisesi giyen teröristler 15 Temmuz’da olduğu gibi milletin silahını milletin üzerine yürütür. Milletin tankı ile milleti ezmeye çalışır. İşte onun için diyoruz ki, Silahlı Kuvvetler de Devlet Denetleme Kurulu’nun denetimine tabi olsun. Çocuklarımız gelecekte 15 Temmuz gibi karanlık geceler yaşamasın. Ülkemiz işgal ve parçalanmanın eşiğine gelmesin. 27 Mayısların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların bir daha yaşanmaması için Türk Silahlı Kuvvetleri Devlet Denetleme Kurulu kapsamına alınsın diye evet diyeceğiz.

“HAYIR PROPAGANDASI YAPANLAR KONUYU FARKLI YANSITMAYA ÇALIŞIYORLAR”      

Hayır propagandası yapan bazı siyasetçiler, konuyu farklı yansıtmaya, maddeleri halkımıza yanlış aktarmaya çalışıyorlar. Mesela diyorlar ki, “Cumhurbaşkanı istediği zaman Meclisi feshedebilecek.” Bu doğru değil. Cumhurbaşkanı Meclisi seçime götürdüğü takdirde kendisi de gidecek. Kendisi de seçime gidecekse önemli bir sebep olmadan Meclisi seçime götürebilir mi? 18-25 yaş arasında bulunan 7 milyon gencimiz var. Seçme hakkı olan bu gençlerimize seçilme hakkı verilmesine karşı geliyorlar. Oysa biz bu ülkenin gençlerine güveniyoruz. Onlar bizim geleceğimiz. 2019’da 10 milyon genç oy kullanacak. Bunlara seçilme hakkı vererek Mecliste temsil edilmeleri CHP ve HDP’yi neden rahatsız ediyor? O gençler 15 Temmuz gecesi tankların altına yatarak vatanına sahip çıkan, bayrağı için terörle mücadele eden gençlerimize en demokratik haklarını vermek demokrasiye inanan hiç kimseyi rahatsız etmemeli. 16 Nisan’da gençlerimiz sandıkta evet diyerek, kendilerini küçük gören hayırcı anlayışa cevabını sandıkta verecek.

“2 YILDA EMEKLİ OLABİLECEĞİNİ YALAN”

18 yaşındaki bir gencin milletvekili olup 2 yılda emekli olabileceğini bile söylediler. Bu da bir yalan, benim adım Yılmaz Tunç. 2007 yılında Bartın Milletvekili seçildim. 10 yılım doluyor ama emekli değilim. Neden çünkü yaşımı doldurmadan emekli olamam. Dolayısı ile milletvekili olmak emeklilik yaşında bir ayrıcalık oluşturmaz. Bunu bildikleri halde halkımızı etkileyeceklerini zannederek yalanlara başvuruyorlar.  “Cumhurbaşkanı bir kararname ile muhtarlıkları kapatabilecek” diyorlar. Muhtarlıklar, köy yönetimi anayasa ve kanunlarla düzenlenen hususlar. Bir husus kanunda ve anayasada düzenlenmişse Cumhurbaşkanı Kararnamesi olmaz. “Lokantaları bile kapatabilir” diyerek saçmalıklarını daha da genişlettiler.

“HAYIR VEREN VATANDAŞLARIMIZA TERÖRİST DEMEDİK”

Hayır verecek olanlara terörist dediğimizi bile söyleyebildiler. “Biz hayır verene de evet verene de saygı duyarız” dedik. Hayır veren vatandaşlarımıza terörist demedik. Ancak milletimize şunu hatırlattık. “Teröristlerin hepsi hayır veriyor” dedik. Bu yanlış mı? Teröristlerden bir tane evet diyen var mı? PKK hayır diyor. Her gün Kandilden terörist başları hayır verin diye açıklama yapıyor?  FETÖ’sü DHKP-C’si ne kadar terör örgütü varsa hepsi hayır diyor. Avrupa’nın şehirlerinde PKK paçavraları ile hayır mitingleri yapıldığını milletimiz görmedi mi?  Devletimizin bakanlarına ülkeye giriş izni vermeyen hayırcı Hollanda’nın derdi ne? Almanya’nın İsviçre’nin rahatsızlığı nedir? O ülkelerde Türkçe manşetlerle hayır propagandası neden yapılıyor? Onlar bizi çok sevdikleri için mi hayırcılar. Güçlü bir Türkiye onların işine gelmiyor. Türkiye dünyanın en büyük havaalanını yaparsa kendi ülkelerinin havaalanları atıl kalacak. Milyar dolarlar Türkiye’ye akacak. Devletin kasasından milletin cebine, emeklinin işçinin, memurun maaşını yükseltecek. Türkiye’nin gelişmesini, dünyanın en büyük projelerini hayata geçirmesini hazmedemiyorlar.  İşte onun için Türkiye’de istikrar üretin bir hükümet sistemine geçilmesinden rahatsız oluyorlar. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye 15 yılda kat ettiği mesafeyi 5 yılda kat edebilecek. Güçlü Türkiye onların işine gelmiyor. Güçlü hükümetlerle terörün kökü kazınacak işte onların işine gelmeyen bu.

“BARTIN’A SON 14 YILDA 3,8 MİLYAR LİRA TUTARINDA YATIRIM YAPTIK”

Bartın’a son 14 yılda 3,8 milyar lira tutarında yatırım yaptık. Bartın 1991 yılında il olmuştu. Koalisyonlar dönemine denk gelen Bartın’ın ilk yılları maalesef kayıp yıllar olarak tarihe geçti. 1,5 yılda bir hükümet değiştiği için bir Kültür Merkezi temeli 92’de atıldı, çürümeye terkedildi. Bir yüzme havuzu temeli atıldı, çürümeye terkedildi. Bir kamu yatırım başladığında, 5 yıl 10 yıl sürerdi. AK Parti’nin istikrarlı yılları ile birlikte Bartın’a il özelliği kazandıran yatırımları tek tek hayata geçirdik. Bartın’a yeni bir Bartın ilave ettik ve ediyoruz. Bartın Üniversitesi ile gelişiyor. 15 bin öğrencimiz var. Onlar bizim misafirimiz. Kampüs inşaatlarımızı tamamladığımızda 30 bine yükselecek. Organize Sanayi Bölgesini fabrikalarla doldurduk. Yeni Organize Sanayi Bölgesi yatırımlarımız devam ediyor. 380’lik trafo merkezinin inşaatına başladık. Zonguldak-Bartın yüksek enerji nakil hattını çektik. Bartın’ın sanayide ve konutta enerji sorunu kalmayacak. Bu sayede yeni ilave alanımıza 40 yeni fabrika daha getireceğiz. Bartın’ı sel tehlikesinden kurtarmak için 3 baraj birden inşa ediyoruz. İkisi bu yıl sonunda tamamlanacak. 38 yeni okulumuzu Bartın’a kazandırdık. Bartın’a doğalgaz getirdik. Bartın Irmağını turizme kazandırıyoruz. Arıtma tesislerini devreye soktuk.  400 milyonluk ırmak ıslah projemizi yatırım programına aldık. Bartın’da Valilik hizmet binası başta olmak üzere, Emniyet, SGK, Kültür Merkezi, Gençlik Merkezi, Acil Çağrı Merkezi, Aile Sağlığı Merkezleri, açık kapalı spor tesisleri, yüzme havuzları, öğrenci yurtları, fakülte binaları, ilçe hastaneleri, ulaştırmada dev yatırımlar, duble yollar, Amasra’sından Çakraz’ına Kurucaşilesi’nden Kirazlıköprüsü’ne kadar 10’larca tüneli Bartın’a kazandırıyoruz. KÖYDES projeleri ile köylerimizi daha ulaşılabilir ve yaşanılabilir hale getiriyoruz. Devam eden 4 milyar liralık daha yatırımımız var. Adalet Sarayı inşaatımız devam ediyor. 400 yataklı Şehir hastanesinin proje çalışmalarını tamamladık. İnşaat ihale aşamasına geldi. Tek kişilik odaları olan dev bir hastaneyi Bartın’a kazandırıyoruz.

“BİZLER BARTIN’A SEVDALIYIZ, ÜLKEMİZE SEVDALIYIZ”

Bizler Bartın’a sevdalıyız, ülkemize sevdalıyız. İstikrar sayesinde bunlar oluyor. O nedenle istikrar üreten bir hükümet modeli Bartın’ımızı da bölgesinde bir yıldız gibi parlatacak. Türkiye’mizi de Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üstüne taşıyacak. 16 Nisan halkoylaması bir siyasi parti meselesi değil. Bu mesele ülke meselesi, memleket meselesi. Çocuklarımızın geleceği söz konusu.  Onlara güzel bir ülke bırakmak bizim görevimiz. Milletimizin en doğru kararı vereceğine yürekten inanıyoruz. 16 Nisan akşamı, tüm dünyaya Türk milletinin nasıl kenetlendiğini göstereceğiz. PKK paçavraları ile hayır mitingleri yapan Avrupa sesimizi duyacak. Bu ses Bartın’dan daha gür çıksın var mısınız? Köylerimizden, beldelerimizden, şehirlerimizden beyaz oylarla dolu sandıkları Ankara’ya gönderelim var mısınız? Plakamız 74, 74’ün de üstüne çıkalım var mısınız? 16 Nisan’da Sandıkları evetler dolduralım. Milyonlarca evetle ülkemizin aydınlık yarınlarını kuralım. Bartın olarak, siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, gönül verdiğimiz parti farklı da olsa.  İstiklal için evet diyelim. İstikrar İçin evet diyelim. İstikbal için evet diyelim. Bartın için evet diyelim. Bizim aşkımız memleket. Sevdamız millet. Oyumuz net, kararımız evet.”