Tahsin ÖTGÜÇ

İSLAMDA İNSAN HAKLARI

Tahsin ÖTGÜÇ

Dünya sahnesine belirli bir gaye için gelen insanoğluna Yaratan, bir kısım haklar vermiştir. Bu hakları dokunulmaz kılmıştır. Hayat kakı, din ve vicdan hakkı, eğitim ve öğretim hakkı, çalışma hakkı, teşebbüs hakkı, mal- mülk edinme hakkı, evlenme hakkı, düşünme hakkı bu cümledendir. Bu hakların başında yaşama hakkı gelir.  Yaşama hakkı olmadan diğer haklardan bahsedilmez. Yüce Alla (cc)  insanın hayat hakkını koruması altına almıştır. Kur’an’ında şöyle buyurmuştur. “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o san ki, bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini ( hayatını kurtarırsa) yaşatırsa, san ki, bütün insanları yaşatmıştır.” Maide / 32.             

                Yüce Allah, yarattığı insana verdiği yaşam hakkının kulları tarafından zarar verilmesine, biraz daha ileri giderek yaşamını sonlandırılmasına vesile olmasını haram kılmıştır. Zira İslamda önemli olan öldürme değil, hayat vermektir. Bu yönüyle, İslamda insan haklarının tamamına saygı esastır. Peygamberimiz (sav) efendimiz “ İslam’da zarar vermek, zarara zararla karşılık vermek yoktur”. (İbn Mace, Ahkam,17) buyurarak, İslam toplumunda bireyler arasında huzur, barış, saygı ve sevginin oluşması gerektiği vurgulanmıştır. İnsanlara faydalı olmak, üretken ve yaraya merhem olmak, insan hak ve hukukuna riayet etmek İslam’ın şiarındandır. Müslümanlar, mensubu oldukları dinlerinin esaslarına göre yaşadıklarında arzu ettikleri ortam kendiliğinden oluşacaktır. Bunun için samimi olmak lazım gelir.

                Bu gün dünyanın bir kısım bölgelerinde Müslümanlar birbirlerinin kanlarını akıtmakta, bir hiç uğruna, çocuklar yetim, kadınlar dul kalmaktadırlar. Renginden, kimliğinden, dininden dolayı ötekileştirilen, hayatlarından olan insanlar var. Bütün bunların var olduğu yerde insan haklarından bahsetmek mümkün değildir. O zaman yapılması gereken, Kur’an’ın özünde birleşmek ve onu en iyi şekilde anlayıp yaşamaktır. İslam’ın dışında hiçbir sistem insanların dünya ve ahretini mutlu kılamaz. Çünkü İslam’da adalet, eşitlik, paylaşım, yardımlaşma ve dayanışma var. İslam’da sorumluluk, kendisi için sevdiğini başkası için sevmek, kendisi için hoşlanmadığını, bir diğeri için de hoşlanmamak vardır.

 Her insanın arzu ettiği inanca sahip olması, doğal hakkıdır. Yaratan, insanı inancında serbest bırakmıştır. Bir şeyin varlığına inanmak, gönül işidir. Allah,” dinde zorlama yoktur” ( Bakara/ 256) buyurarak insanın inancında hür olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Hiç bir kimse sahip olduğu dininden dolayı hor, hakir görülemez. Yeryüzünde, inancından, renginden, milliyetinden dolayı ötekileştirilen insanların can ve mallarına zarar veriliyorsa, bu durum, insan hakları evrensel beyannamesine aykırıdır. Peygamberimiz (sav) efendimiz, Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Arab’ın aceme, acemin araba, üstünlüğü olmadığı gibi Siyahın kırmızıya, kırmızının da siyaha bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır, buyurmuştur. Riyazüssalihin. Bu günlerde ülkemizin bazı bölgelerinde ve dış ülkelerde inancı gereği başörtülü kadınlara insanlığını yitirmiş bazı erkek ve kadınlar tarafından darp edildiklerini görmekteyiz.  Bu iğrenç olayların cahiliye arap devrinde olması doğal olabilir. Ancak uzay çağında görülmesi, insanlık adına çok vahimdir. Toplum olarak duyarlı olmak gerekir.

                Eğitim ve öğretim hakkı da insan için önemli bir haktır. Kişi bilmediğini öğrenerek, bilgi sayesinde kendini tanıyıp Yaratana karşı görevlerini doğru yapma imkânına sahip olacaktır. İyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu anlamak, ilimle mümkündür. İnsanlara faydalı olmak, zararlı davranışlardan korunmak gibi erdemlere sahip olmak da bu cümledendir. İnsanı pozitif yönde olgunlaştırdığı için hiçbir birey, eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılmaz.  Eğitim ve öğretimin olmadığı yerde dedikodu, kıskançlık, taklitçilik, zaman israfı vardır. İlimle meşgul olmak, bireyin kendisini yenilemesine, yetkin hale gelmesine vesile olur.

 Mal, mülk edinme, çalışma, evlenme, teşebbüs hakları da önemli haklardandır. Kişinin çalışarak, mal, mülk edinme hakları olduğu gibi, evlenip yuva kurma, neslinin devamını sağlama, insanlara faydalı olmak için bir kuruluşun oluşumunu sağlayıp üretken olmak her insanın tabii hakkıdır. Bu haklar, Yaratanın koruması altındadır, ihlali yasaklanmıştır. Her insanın kendisine verilen hakları koruyup kullanması, başkalarının hukukuna saygı göstererek yaşaması insanlılığın gereğidir. Buna uyulduğu zaman toplumsal huzur ve barış kendiliğinden gelecektir. Toplumun bireyleri olarak her birimizin arzu ve isteği bu olsa gerek. Yarınlara güvenle bakabilmek için karşılıklı hak ve hukuka saygı göstermek o denli önemlidir. Bireyin rızası olmadan ve müsaade alınmadan tasarrufunda bulunan bir şeyin alınması doğru değildir. İnsan hukukuna aykırıdır. İslam’da her şeyin karşılıklı rızaya dayalı olarak yapılması esastır. Huzur ve mutluluğun oluşum ve devamı buna bağlıdır.

                                                                                                                                                    

                                                        

                                                                                                                         Tahsin ÖTGÜÇ-Emekli müftü

Yazarın Diğer Yazıları