İBADETLERİN GAYESİ
Tahsin ÖTGÜÇ
Dünya sahnesine Allah’a teslim olmak üzere gelen insanoğlu, yaşadığı süreçte bu gaye doğrultusunda hayatını sürdürmesi tabiidir. Yaratana” La ilahe illallah Muhammed ün Resülullah” diyerek teslim olup Müslüman adını alan her insana, olgunlaşması, kemale ermesi, şeytanın şerrinden korunması ve bilinçli olarak Allah’a ’kulluğun gereğini devam ettirebilmesi için pek çok ilahi vazifeler verilmiştir. Bu ilahi görevlerin başında namaz ibadeti gelmektedir. Oruç, hac, zekât ve benzerleri ifa edildiğinde kişiye sevap, mükâfat kazanmasına vesile olan her işlem ibadet sınıfında yer alır. Bu ibadetlerin Müslümanlar tarafından yerine getirilmesinin istenmesi, onu, her türlü, kötülüklerden, günahlardan, kusurlardan korunması, kemale ermesi içindir. Zira iyilikler, hayır ve hasenatlar, günahları ve kötülükleri yok eder.
Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır. “Gerçekten iyilikler, kötülükleri giderir.” Hud suresi, 114. İbadetlerin özünde mümini eğitme, hakka yönlendirme, şeytanın dürtü ve hislerinden uzaklaştırma vardır. Usul ve adabına uygun şekilde Allah’ın tevdi ettiği ilahi görevleri yapan insanlarda müspet değişme kendini gösterir. Bunu görmek, her zaman mümkündür. Özellikle kişi, yalandan, iftiradan, tecessüsten, su-i zandan, kendini beri kılar. Faydalı söz, yararlı işler yapma alışkanlığı kazanır. Çevresindekiler ondan memnun, kendisi de çevresinden memnun hale gelir. Kendisi için sevdiğini başkası için de sever. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapılmasını istemez. Hak ve adalet duygusu ile hareket eder. Birileri ne der değil, Allah ne der diye düşünerek davranış sergiler.
Konumuzla ilgili yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuş.”Gerçekten namaz, sahibini her türlü çirkinliklerden ve münkerden beri kılar, onu kemale erdirir. Allah’ı anmak büyük iştir. Allah yaptıklarınızı bilir.” Ankebut,45. İbadetlerin gayesi, Müslüman bireylerin üzerinde bu denli manevi etkiler meydana getirmesidir. Zaten toplum içinde bu durum çok açık olarak kendini gösterir. Yani ibadetlerle ilgisi olmayan ya da gelişi güzel ibadetini ifa edenle, bu ilahi görevleri, usulüne göre yerine getirenler arasında büyük farklılıklar daima kendini gösterir. Toplum içinde insanların lüzumsuz konuşmaları, etrafındakilere zarar vermeleri, kendine ve ailesine faydalı olamamaları ve benzeri durumlar, ibadetlerin usulüne uygun şekilde yapılamayıp birey üzerinde müspet tesir bırakamadığındandır. Allah’ın tevdi ettiği ilahi görevleri ifa eden Müslüman, şeytanın şerrinden kendini beri kılmış olur. Zira bu hal içinde mümin yaratanla beraberdir. Bu durumda şeytan Müslümana zarar veremez. Bütün kötülüklerin tabanında şeytan vardır. Müslüman olarak şeytanın şerrinden kendimizi korumak için ibadetlerimizi samimi olarak devamlı yapmalıyız.
Peygamberimiz (sav):”Evlerinizi namaz kılmak ve Kur’an-ı Kerim okumakla nurlandırın, buyurmuşlardır. Riyazüssalihin Müslüman ibadetiyle yaratanına, ne kadar yakınlaşırsa, o kadar şeytanın şerrinden ve şeytan işlerinden kendini beri kılmış olur. Bundan dolayı ibadetler, Müslüman bireyler üzerinde daima müspet etkisini gösterir. Kişiye daima yarar sağlar. Dünyada mutlu bir hayatın devamını temin eder. Ahiretini de arzu ettiği bir mekân olmasına vesile olur. Aile yuvasında, bireyler arasında sevgi ve saygı, hoş görü oluşur. Bunun sonucu olarak ailede huzur, güven ve mutluluk kendini gösterir. Kadına şiddetin, aile yuvasında bulunan bireyler arasında saygı ve sevgi, karşılıklı anlayış yok ise, bunun sebebi evlerde zikir ve tefekkürün olmayışıdır.
İbadetlerin bizler üzerinde olumlu etkisini sürdürebilmesi için, amellerin samimi ve devamlı olması tabiidir. Gelişi güzel ve rastgele ifa edilen ibadetlerin arzu ettiğimiz kadar faydalı olmayacağını bilmeliyiz. Bu bakımdan ilahi görevlerimizi kulluğumuzun bir gereği olarak sürekli yapmaya özen göstermeliyiz.. Bilmeliyiz ki, imanımızın besin kaynağı ifa ettiğimiz ibadetlerimizdir. Bilinçli ve devamlı bir şekilde ibadetlerimizi ifa ederek imanımızı sağlamlaştırmaya, inancımızı amelle bütünleştirerek olgunlaşma ve kemale erme yönünde ilerlemeye devam etmeliyiz. Huzur ve mutluluğumuz, sağlıklı olmamız buna bağlıdır. Güvensizlik ve stres, mutsuzluğa sebep olabileceği gibi, aynı zamanda sağlığımızın bozulmasına etken olabilir.
Tahsin ÖTGÜÇ – Emekli Müftü