Tahsin ÖTGÜÇ

Hz. Ömer'in Sorumluluk Anlayışı

Tahsin ÖTGÜÇ

Toplumun huzur ve güvenliği, fertlerin kendi üzerlerine düşen görevleri sorumluluk bilinciyle yerine getirmeleri o denli önemlidir.  Değilse toplumda sorunlar başlar. Buna bağlı olarak da rahatsızlık, güvensizlik oluşur. Sorunların çözümünde sürekli başkalarından hizmet beklemek, kendimize düşen bireysel görevlerden kaçınmak, bana değmeyen yılan bin yaşasın felsefesiyle yaşama devam etmek, insana yakışmayan bir davranıştır. Kişinin asli görevleri varken başka işlerle meşgul olarak insanların rahatsız olmasına neden olması da aynı cümledendir. Hz Ömer’in hayatına baktığımızda ondaki sorumluluk bilincinin nasıl oluştuğunu görmek mümkündür.  Hz Ömer’in halifeliği zamanında söylediği güzel bir söz vardır. “ Firat kenarında otlayan koyunlardan birini kurt telef etse, Ömer bundan sorumludur” Günümüzde toplumun huzur ve güvenliği için Hz Ömer’in sorumluluk bilincine sahip olmak gerekir. Ebetteki Hz Ömer gibi olmak mümkün olmasa da onun gibi olmaya çalışmak gerekir.

                Yüce Allah kuranında,” Sonra yemin olsun ki, o gün her nimetten sorulacaksınız” buyurmaktadır. Tekasür,8. İslam’da her insan Allah’ın kendisine verdiği nimetten sorumludur. Kişinin sahip olduğu mal mülk, mevki ve makam ve diğerleri bu kapsama dâhildir. Her nimetin hakkının verilmesi esastır. İşveren, çalıştırdığı işçilerin hukukuna riayet etmesinden, Toplumu idare edenler de toplumu meydana getiren bireylerin huzur ve güvenliğinden, sorumludurlar. Bu sorumluluk Allah’adır. Bilinmelidir ki, Toplumdaki insanların bir kısmı zaruri ihtiyaçlarını temin edemezken diğer bir kısmı konfor hayat içinde olurlarsa orada huzur ve güvenden bahsetmek mümkün olamaz. Bu kandırmaca olur. “ Komşusu açken tok geceleyen bizden değildir” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Aklıselim olan her kesin şunu görmesi gerekmez mi? İdare edenle idare edilen, Vekille, asil arasında gelir dağılımında uçurum var. Yüz bin lira ve üzeri alan Milletin vekili de insani ihtiyaçlar vardır, 7500 alan bir emeklinin de insani ihtiyaçları vardır. Tablo ortada, nasıl oluşacak huzur ve güven. Yüzdelik olarak verilen rakamlar bir anlam ifade etmiyor.

                Hz Ömer, devlet başkanı iken tebdili kıyafetle halkı denetlemeye çıkar.  Bir evin önünden geçerken içerden çocukların ağlama seslerini duyar, anneleri, Kocası savaşa gittiğinden Hz Ömer’in de kendileriyle ilgilenmediğinden söz eder, bunu duyan Hz Ömer denetlemeyi bırakıp geriye döner ve beytülmalden bir çuval unu sırtına alıp çocukları açlıktan ağlayan kadına götürüp teslim eder ve kendisinin Hz Ömer olduğunu söyleyince kadın mahcup olur. Ancak  Hz Ömer siz rahatsızlığınızı dile getirmekte haklısınız burada asıl sorumlu olan benim demiştir. Hz Ömer ihmalkârlığının hesabını, bizzat kendisi bir çuval unu ihtiyaç sahibi kadına vererek ödemiştir. Hz Ömer biliyor ki, asıl hesap Allaha verilecektir. Onun için de kendisine verilen nimetlerin hukukuna riayet ediyor. Günümüzde de bu nevi denetimler olsa gerçekler ortaya çıkar. Yüzdelik rakamların bir işe yaramadığı görülür. Gerçekleri görmemezlikten gelerek geçmişleri örnek alıp içinde bulunduğumuz ortamı iyi tanımlamak toplumdaki huzur ve güveni sağlayamaz. İşin doğrusu, Hz Ömer’in hayat felsefesini örnek almak lazım gelir. Sosyal adaletin sağlanması, toplumun huzur ve güvenliğinin oluşması için buna ihtiyaç vardır. Toplumdaki insanların bir kısmı, aldığı ücretle aybaşını getiremezken diğer bir kısmı lüks hayat yaşıyorsa burada huzur var denilemez. Her şeyi hakkıyla gören ve bilen Allah buna rıza göstermez. Zamanı gelince hesabını sorar.

   

                                                                           Tahsin ÖTGÜÇ – Emekli müftü

                                                                

Yazarın Diğer Yazıları