Müftü Keskin 'Kıyametin provasıydı'

Kahramanmaraş depremlerinde Adıyaman'da 30 yakınını kaybeden ancak buna rağmen deprem bölgesine yola çıkan Bartın İl Müftüsü Ömer Keskin, 10 ilde büyük hasara ve yıkıma yol açan asrın felaketiyle ilgili 'kıyametin provasıydı' benzetmesinde bulundu.

Müftü Keskin 'Kıyametin provasıydı'

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki büyük depremde 10 ilde büyük hasar medyana geldi. Bu İllerden biri olan ve Bartın İl Müftüsü Ömer Keskin’in memleketi olan Adıyaman’da da onlarca bina yıkıldı.  Müftü Keskin, meydana gelen depremde 30 yakının kaybetmesine rağmen, acısını bir kenara koyarak deprem bölgesine yola çıktı.  Adıyaman’da yaşayan halasını 4 kuzeni ile birlikte kendi elleriyle toprağa verdiğini söyleyen Müftü Keskin, depreme ile ilgili ‘kıyametin provasıydı’ benzetmesinde bulundu. 

“Her şey çok acıydı”

Depremin hemen ardından arama kurtarma ekiplerinin de bulunduğu bir gurup ile deprem bölgesine gitme üzere yola çıkan müftü Keskin, büyüdüğü sokakların enkazla dolu olduğunu dile getirerek, orada yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

 “Büyük bir acı içerisindeyiz. Bölgede hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize rahmet diliyorum. İnancımıza göre hepsi şehit hükmündedir. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz. Büyük bir felaket, kıyamet provası gibiydi. Yaşadığımız her şey çok ilginçti. Ben depremin ikinci günü buradan hareket ettim. Gece saatlerinde Adıyaman’a vardık. İlk vardığımda kendi yaşadığım, büyüdüğüm şehri gördüm. Altı üstüne gelmiş, ana caddesi sağlı sollu 15-20 katlı binalar vardı hepsi yollara devrilmiş. Oraya ilk vardığımda kardeşimi aramıştım. Kardeşim araçtan indi battaniyesi vardı. Sanki kıyamet kopmuş, mahşer yeri kurulmuş gibi insanlar yakınlarını arar, birilerini arar. Sarıldık birbirimize titriyordu, bir yaşında bebeği vardı. İnsanların enkazların başında saatlerce, günlerce kalmaları, her şey çok acıydı.”

“Yine gitmeye hazırım”

Biz insanız öncelikle, Müslüman’ız, insan olmamızın gereği düşen kardeşlerimize yardımcı olmak. Bir olay olduğunda, bir sıkıntı olduğunda ayaktakilerin düşenlere yardımcı olması, elinden tutması gerekir. İlk gün buradan Türkiye’nin belli arama kurtarma ekiplerimiz var. O kardeşlerimizi ilk gün buradan yolculadık. AFAD onları Gaziantep Nurdağı’na yönlendirdi. İkinci gün biz buradan 12 kişilik bir ekiple kendimiz araçla buradan Adıyaman’a hareket ettik. Oraya vardığımda birçok yakınımı kaybettiğimi anladım. Özellikle beraber büyüdüğüm halam vardı, 4 çocuğuyla birlikte. Bir iki saat belki onların enkazında kalabildim ama onun dışında ben görevimi yapmalıydım. Bir taraftan morgdaydık, bir taraftan mezarlıklardaydık. İlk üç gün elektrik ve su yoktu karanlıklarla binalardan uzak araçta yaşadık. Yakınlarımı kaybettim 5'’ni kendi ellerimle toprağa verdim. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanımız beni arayarak taziye bulundular. Acımın olduğunu görevimi bırakıp dönebileceğimi söylediler. Ben burada bana ihtiyaç olduğunu söyledim. Şimdi çağırırlarsa tekrar gitmeye hazırım.”