CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM BAŞKANLIĞINDAN 'AFET İLETİŞİM ÇALIŞTAYI'

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından ortaklaşa düzenlenen 'Afet İletişim Çalıştayı'nda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 1999 yılında Düzce depreminin yaşandığı, 12 Kasım günü, saat 18.57'de ülke genelinde deprem tatbikatı yapılacağını söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, çalıştayda Afet anlarında sistematik ve örgütlü dezenformasyon, manipülasyon ve kara propaganda faaliyetleri artabildiğini kaydederken 'Yerel Medya ve Afet İletişimi' konulu panelin konuşmacılarından biri olan Bartın Hergün Gazetesi Muhabiri Nurdan Eroğlu 'Yerel basın diğer basın dallarından ayrı tutulmamalı. Tam tersi hepsinden daha fazla desteklenmeli. Çünkü bizler şartlarımız itibariyle cefakarca ve fedakarca işimizi yapıyoruz. Bu nedenle dendiği gibi sahadaki amatörler değil, sahanın profesyonelleriyiz' dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından ortaklaşa “Afet İletişim Çalıştayı” düzenlendi. 2 gün süren çalıştayın açılışını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun gerçekleştirdi. İletişim Başkanlığındaki çalıştaya ulusal ve yerel basın temsilcileri, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, Bartın'dan ise Bartın Hergün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Nihal Karaman ve Muhabir Nurdan Eroğlu, Bartın Manşet Gazetesi Sahibi Hacı Hasan Bulut, Bartın Belediyesi Özel Kalem Müdürü Sevgi Salcı, Basın Halkla İlişkiler Biriminden Emir Can Sucu ve Selman Gökcan katıldı. 8 panelden oluşan çalıştayda Nurdan Eroğlu “Yerel Medya ve Afet İletişimi” başlığı altındaki yerel basını temsilen konuşmacı olarak yer aldı.

Altun: “Hedefimiz 'Türkiye Yüzyılı'nın 'iletişim yüzyılı' olması”

Çalıştayın açılışını afet yönetimi çalışmalarına katkı sunmasını temenni ederek yapan Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun iletişimin, müstakil bir politika alanı haline geldiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu alana her zaman büyük önem verdiğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonu çerçevesinde kurulduğu ilk günden itibaren var gücüyle, Türkiye'nin stratejik iletişim politikalarının geliştirilmesi, uygulanması ve koordine edilmesi için çalıştığını ifade eden Altun, "Büyük bir heyecanla hazırlandığımız 'Türkiye Yüzyılı'nın aynı zamanda bir 'iletişim yüzyılı' olması hedefi doğrultusunda var gücümüzle çalışıyoruz” dedi.

Türkiye İletişim Modeli…

İletişim politikalarını kurumsallaştırma çabalarının arkasında ciddi bir stratejik muhayyile, anlayış ve yol haritasının bulunduğunu dile getiren Altun, "Biz, bu stratejik muhayyile ve anlayışı, milletimizin ve devlet geleneğimizin köklü mirasından beslenen 'Türkiye İletişim Modeli' olarak isimlendiriyoruz. Türkiye İletişim Modeli, devletin söylem birliğinden kamu diplomasisine, kriz yönetiminden dezenformasyonla mücadeleye kadar geniş bir yelpazede, stratejik iletişime dair bütün başlıkları içeriyor. Afet iletişim yönetimi, stratejik iletişim politikamızın en önemli başlıklarından birini teşkil ediyor. Bütünleşik Afet Yönetimi anlayışının hayati unsurlarından biri olan afet iletişimi, İçişleri Bakanlığımız ve AFAD'ımız başta olmak üzere, sahada faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarımızla yakın iş birliği, istişare ve koordinasyon halinde sürdürdüğümüz bir alan” şeklinde konuştu.

Hangi düzeyde olursa olsun her afetin, acil müdahale ve etkili bir süreç yönetimini gerektirdiğinin altını çizen Altun, son 20 yılda tesis ettikleri altyapıyla, yangından sele, depremden kazalara, her durumda acil müdahale noktasında Türkiye'nin güçlü bir kapasite geliştirdiğini söyledi.

"Dezenformasyonla mücadele"

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük bir öngörüyle kurulan AFAD Başkanlığının, Bütünleşik Afet Yönetimi ile dünya çapında takip edilen bir model ortaya koyduğunu belirten Altun, "Bu modelle gurur duyuyoruz. Böylece afet bölgelerinde arama kurtarmadan barınma altyapısına, bütün ihtiyaçların karşılanması noktasında devletimiz hızlı, etkin ve kapsamlı müdahaleler gerçekleştirdi. Devletimiz, her bir afet sonrasında bütün imkanlarını seferber etti” ifadelerinde bulundu.

“Ne kadar hayati olduğunu hep birlikte gördük”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bir afet yaşandığında, ilk andan itibaren başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu olmak üzere ilgili bakanları bölgeye gönderdiğini dile getiren Altun, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımız, bizzat kendisi de afet bölgelerine giderek yürütülen çalışmaları yerinde koordine etti. Böylece afetin açtığı yaralar sarılırken, vatandaşlarımız yalnız ve sahipsiz olmadıklarını hissetti. Yalnızca afet sonrasında değil, afet öncesini de kapsayan önleyici tedbirler güçlendirildi. Afetlere hazır olmanın yanında, vatandaşlarımızı bilinçlendirici çalışmalar yaygınlaştırıldı. Türkiye Afet Müdahale Planı ile afet ve acil durumlara daha hazır hale gelindi. Diğer taraftan, afet sürecinde kamuoyunu şeffaf bir şekilde bilgilendirmenin ve dezenformasyonla mücadele etmenin de ne kadar hayati olduğunu hep birlikte gördük. Afet iletişimi noktasında İçişleri Bakanlığımız ve İletişim Başkanlığımız koordinasyonunda bütün kurumlarımızla ilişki ve iş birliği içerisinde yoğun çaba sarf ettik. İzmir ve Elazığ'daki depremde, Akdeniz'deki orman yangınında, Batı Karadeniz'deki sel felaketinde, Amasra'daki maden patlamasında kamuoyunu doğru, hızlı, güvenilir ve şeffaf şekilde bilgilendirmenin yanı sıra dezenformasyonlara karşı koyma çalışmalarını gerçekleştirdik. Bunların ne denli önemli olduğunu gördük."

"360 derece iletişim anlayışı hayati önemdedir "

Afet iletişiminin, sadece afet anlarındaki iletişim faaliyetleriyle sınırlı olmadığını kaydeden Altun, "Afet öncesi ve afet sonrası, sürekli ve 360 derece iletişim anlayışı hayati önemdedir. Biz de bu nedenle, İletişim Başkanlığı olarak bir yandan afet öncesinde kamuoyunu bilgilendirme, bilinçlendirme, afet önleme ve risk azaltma çalışmalarına, sorumluluk alanlarımıza uygun şekilde katkı veriyoruz” dedi.

“Dezenformasyonla süreçleri zehirlemeye çalıştılar”

Afet dönemlerinde başta İçişleri Bakanlığı ve AFAD olmak üzere, ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları arasında 24 saat esasına dayalı, en üst düzeyde işleyen bir koordinasyon mekanizmasının bulunduğunu kaydeden Altun, "Afetten etkilenen kişilerin durumlarından, bölgede gerçekleştirilen arama kurtarma faaliyetlerine, afetin kaynağı, nedeni ve risk envanterinden, bölgede görevlendirilen araç ve personel sayısına, afet alanına yönlendirilen insani yardımlardan psiko-sosyal destek birimlerine, afete ilişkin tüm bilgileri ve gelişmeleri, kurumlarımız arasında oluşturduğumuz koordinasyon mekanizması sayesinde, söylem birliği içerisinde, şeffaf bir şekilde kamuoyuna ulaştırıyoruz. Afetler ve afet yönetim süreci, toplumu ve bireyleri yakından ilgilendiren, dolayısıyla da yüksek oranda haber değeri taşıyan hususlardır. Afet yönetim süreçlerinde, aynı zamanda insanların, meydana gelen olaya dair hassasiyetlerinin suistimal edilebildiği ve bilgi kirliliğinin yaşanabildiği ortamlar da oluşabilmektedir. Afet anlarında sistematik ve örgütlü dezenformasyon, manipülasyon ve kara propaganda faaliyetleri artabilmektedir. Ne yazık ki geçmişte depremden sele, her afette gerçek dışı tezviratlarla insanların acısını siyasi malzeme yapmaya çalışan vicdansızlıklara şahit olduk. Hepimiz gördük ki kamu kurum ve kuruluşlarımız her defasında afetlerin etkilerini ortadan kaldırmaya çalışırken, birileri de dezenformasyonla, yalanlarla süreçleri zehirlemeye çalıştılar. Fakat bu süreçte gayretlerimizle başarılı olamadılar” şeklinde konuştu.

Afet bölgelerinde iletişim tırı hazır

Afet iletişiminin, bugün afet yönetimi sürecinde önemli bir alan haline geldiğini belirten Altun, bu maksatla, hakikatin, gerçeğin peşinde koşan medya mensuplarının afet sahalarındaki çalışmalarını kolaylaştırmanın büyük önem taşıdığını, bu doğrultuda ellerinden gelen kolaylaştırıcılığı sağlamaya çalıştıklarını belirtti. Bu bağlamda geleneksel ve sosyal medya aracılığıyla son gelişmeleri içeren bilgilendirmeleri ve resmi açıklamaları periyodik olarak paylaştıklarını aktaran Altun, medya mensuplarının çalışmalarını kesintisiz sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla afet bölgelerinde İletişim Tırını hazır ettiklerini söyledi.

"Afet iletişiminin eğitim boyutu da yadsınamaz”

Tüm bunlara ek olarak, İletişim Başkanlığı ve AFAD Başkanlığının ana çözüm ortağı olduğu Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında Afet İletişim Grubu'nu hayata geçirdiklerini hatırlatan Altun, "Afet iletişiminin eğitim boyutu da yadsınamaz. Bu çerçevede özellikle afet ve kriz iletişiminin, iletişim fakültelerinin müfredatına girmesine ilişkin çalışmalarımız devam ediyor” ifadelerinde bulundu. Sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarıyla temaslarını en yüksek noktada sürdürdüklerini, afetlere hazırlık için gerekli planları el birliğiyle hazırladıklarını dile getiren Altun, bütün bu süreçlere İçişleri Bakanı Soylu ve ekibinin her zaman destek olduğunu söyledi.

"Camiamıza çok değerli katkıları olacak"

Fahrettin Altun 2 gün sürecek Afet İletişim Çalıştayı'nda bu alana dair önemli başlıkların bulunacağını aktararak sözlerini şöyle tamamladı:

"Afet ve acil durumlarda koordinasyon ve söylem birliği nasıl sağlanmalı? Kriz anlarında artan dezenformasyon ve art niyetli girişimlerle nasıl mücadele edilmeli? Afet sahalarında medya faaliyetlerini kolaylaştırmak, vatandaşlarımızın haber alma ihtiyacını daha hızlı ve doğru şekilde karşılamak için neler yapılmalı? Kurumlar arası etkileşim ve karşılıklı tecrübe paylaşımını artırmak için hangi tedbirler alınmalı? Çalıştayımızda bu sorular etrafında proje, faaliyet ve yol haritaları üzerinde duracağız. Bu doğrultuda kamu kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın, ulusal ve yerel medyamızın, akademi camiamızın çok değerli katkıları olacağına inanıyorum. Kıymetli konuşmacılarımıza, katılımcılarımıza ve çalıştayın düzenlemesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Afetlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Arama kurtarmadan yangın söndürmeye, afet bölgelerinde cansiperane şekilde çalışan kamu ve sivil toplum kurumları ile medya mensuplarımıza minnettarlığımı ifade etmek istiyorum. Çalıştayımızın ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Cenabı Allah ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı her türlü afetten, musibetten korusun."

AFAD'ın, afet alanlarındaki koordinasyonun sağlanması için kurulduğunu belirten Soylu, afet alanında saha kontrolünün sağlanmasının ardından, bir lojistik merkezi belirlendiğini ve oradan bütün dağıtımların yapıldığını söyledi.

Soylu: “Afet bölgesinde dezenformasyon yapanlar var”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise AFAD'ın, afet alanlarındaki koordinasyonun sağlanması için kurulduğunu belirterek , afet alanında saha kontrolünün sağlanmasının ardından, bir lojistik merkezi belirlendiğini ve oradan bütün dağıtımların yapıldığını söyledi. Afet alanlarında, Bakanlık ve ekiplerle koordineli çalışıldığını anlatan Bakan Soylu, afet bölgesinde dezenformasyon yapanların bulunduğunu kaydetti. Soylu, "Adam gelmiş, 'Burada Suriyelilere yardım yapılıyor.' diyor. Birçok dezenformasyonu, yalanı ortaya koyabilecek işte Kemal Kılıçdaroğlu, Kızılay'ın çadırının önünde duruyor ve açıklamada bulunuyor, 'Burada Kızılay çadırı görmedim' diyor. Kamera, Kızılay çadırı, kendisi." dedi.

Deniz Feneri Derneği örneği

Deprem anı, öncesi ve sonrası olarak çalışmaları ortaya koyduklarını aktaran Soylu, Türkiye afet müdahale planında en önemli bölümün arama kurtarma faaliyetleri olduğunu dile getirdi. Bir depoya gelen malzemelerin nasıl istifleneceğini ve dağıtılacağını Elazığ'da gördüğünü ifade eden Soylu, "Türkiye'deki bu konuyu çok iyi yapan ve bu konuda bize de öğretilerde bulunan Deniz Feneri Derneği üniversitelerde ders verebilecek nitelikte bunu yapabilme kabiliyetine sahipler” ifadelerinde bulundu.

“Afetleri üçüncü gözle izleyebilecek acil durum merkezimiz var”

Lojistik grubuyla ilgili çalışıldığını, ardından beslenme grubuna destek yapılması gerektiğini tespit ettiklerine işaret eden Soylu, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Belediyeler Birliği iş birliğiyle mobil tırlar yaptırıldığını, bunların dünyanın her yerinde kullanıldığını vurguladı. Soylu, "Baktık ki başka bir ihtiyacımız daha var, bir yerden yönetmek zorundayız. Bizim uyduya, özellikle insansız hava araçlarına aktarabilecek yapıya ihtiyacımız var bunları sağladık. Baktık ki bu yetmiyor, bizim aynı AFAD merkezindeki kubbe de olduğu gibi güvenlik acil durum merkezine ihtiyacımız var şu anda dünyanın birçok ülkesinin gelip hayranlıkla baktığı afetleri üçüncü gözle izleyebilecek bir güvenlik acil durum merkezimiz var. On binlerce yüzbinlerce kamerasıyla beraber” ifadelerinde bulundu.

12 Kasım'da ülke genelinde deprem tatbikatı

Deprem anında iletişimin kesilmesine karşı enkaz altındakilere ulaşmak için AFAD mobil uygulamasını oluşturduklarına dikkati çeken Soylu, bu uygulamayla noktasal olarak enkaz altındakilerin yerinin tespit edildiğini bildirdi. Soylu, 1999 yılında Düzce depreminin yaşandığı, 12 Kasım günü, saat 18.57'de ülke genelinde deprem tatbikatı yapılacağını belirterek şöyle devam etti:

"Geçen yıl tüm okul ve üniversitelerde tatbikat yaptık. Bu yıl gene yapacağız ama 12 Kasım, saat 18.57'de bir tatbikatımız var, 'Çök, kapan ve tutun'. Çok basit bir tatbikat. Bir deprem olduğu zaman birinci yapmamız gereken hareket, çökeceğiz bir sandalyenin ya da bir masanın yanına. Başımızı kapatıp depremin geçmesini bekleyeceğiz. Birinci hayat kurtaran harekettir. Bunun tatbikatını saat 18.57'de yapacağız. Radyolar, televizyonlar tatbikat anonsu geçecekler aynı anda. Otomatik olarak geçecek. Düğmeye basılacak ve sisteme otomatik atılacak tatbikat anonsu. HAY Sistemi üzerinden birkaç dakika tüm Türkiye'ye aynı anda mesaj gelmiş olacak."

GAMUS'u anlattı

Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Muhabere Sistemi (GAMUS) ile ilgili de konuşan Soylu, polis ve jandarma telsizlerinin aynı hat üzerinden iletişim kurmasını sağlayan sistemi savunma sanayine devrettiklerini aktardı. Soylu, "Hem kırsalda hem de şehirlerde bu iki telsizi, bir afet anında Türkiye'ye bir nükleer saldırı anında ve savaş anında birbiriyle konuşturabilecek alt yapıyı oluşturduk” dedi.

“Bozkurt'ta “HES patladı yalanı”

Süleyman Soylu, afet alanlarında yayılan yanlış bilgilerin, ekiplerin sahada çalışmasını engellediğini ve zorlaştırdığını da dile getirerek "Bozkurt'taydık. Diyor ki 'Burada HES patladı'. Biz bu yalanı düzeltene kadar bu yalan her yere ulaşmış oluyor. Bir taraftan arama kurtarmayla uğraşıyorsunuz, bir taraftan insanların moralini düzeltemeye çalışıyorsunuz, bir taraftan koordinasyonu sağlayıp bütün lojistiği o bölgeye getirmeye çalışıyorsunuz. Gelecek planlaması yapıyorsunuz. Kendini bilmez bir milletvekili sadece siyaset olsun diye çıkıyor 'HES patladı' diyor. İnsanlar sizin sorumsuzlukla yaptırdığınız bir yapının, ortaya koyduğu hasar yüzünden maliyetle karşı karşıya kaldığını, canını kaybettiğini düşünerek sizin sahadaki çalışmanızı engelleyecek tavırlar ortaya koyabilir. Tam tahrik ve dezenformasyon ile devletin çalışmasını engelleyecek bir tutumla karşı karşıyasınız. Bir taraftan televizyonların karşısına çıkıyor ve diyoruz ki 'Bu yalandır' bununla uğraşana kadar orada bize katkıda bulunsa oradaki insanlara daha kolay yardımcı olabilmekte bize destek sağlayacak” dedi.

Sezer: “Sosyal medya, bu süreci daha da girift hale getirdi”

AFAD Başkanı Yunus Sezer de çalıştayın açılışında son dönemde ülkede yaşanan afetler sonrasında çıkarılan derslerle Türkiye'de afet müdahale planında önemli değişiklikler ve geliştirmeler yapıldığını anlatarak " Bu süreçte şunu görme fırsatımız oldu. İletişim yönetimi en az afet yönetimi kadar zorlu ve hassas bir süreç. Afetlerde iletişim, anlama, anlaşılma, doğru bilgiyi doğru zamanda vermek hayati bir öneme sahip. İletişim böylesine zorlu bir süreç iken günümüzde web 2.0 ile hayatımıza giren yeni medya ya da diğer bir deyişle sosyal medya, bu süreci daha da girift hale getirdi" dedi.

Dezenformasyon ve manipülasyon

Sezer, geleneksel medyanın aksine iki yönlü iletişime olanak veren sosyal medya ağlarının bir yandan doğrudan erişim, hızlı geri bildirim, hızlı örgütlenme ve dayanışma ağları oluşturabildiğini ancak içeriğin kontrolsüzlüğü, dezenformasyon ve manipülasyonu da beraberinde getirdiğini ifade etti. Afetlerle yalnızca sahada ve enkazda mücadele etmediklerini söyleyen Sezer, aynı zamanda medyada yer alan dezenformasyon ve manipülasyon ile mücadele etmek durumunda kaldıklarını kaydetti.

“Yerel Medya ve Afet İletişimi”

Çalıştay'ın ilk gününde 4 panel gerçekleştirilirken ikinci gününde ise “Yerel Medya ve Afet İletişimi” başlığı altındaki panelde Manavgat'ın sesi ve DHA Muhabiri Ömer Karça, Elazığ Fırat Gazetesi Haber Müdürü Kübra Türkan, İzmir İlkses Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdal Erek ve TRT Haber Kıdemli Muhabir Özlem Pirim'le birlikte Bartın Hergün Gazetesi Muhabiri Nurdan Eroğlu da konuşmacı olarak yer aldı.

Eroğlu: “Amatörler değil, sahanın profesyonelleriyiz”

Moderatörlüğünü Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdür Yardımcı Mesut Onat'ın yaptığı panelde Eroğlu, yazılı ve görsel basının tüm dallarının temelini yerel basının oluşturduğunu ifade ederek “Basın sektörünü bir masaya benzetecek olursak yerel basın bu masanın ayaklarını oluşturan yazılı ve görsel basın, ulusal basının temelini oluşturuyor. Biz sadece halkı herhangi bir afet anında bilgilendirmiyoruz. Aynı zamanda bulunduğumuz bölgenin dinamiklerini de iyi bildiğimiz için halkın nabzını ve psikolojisini de elimizde tutuyoruz. Bu nedenle yerel basın diğer basın dallarından ayrı tutulmamalı. Tam tersi hepsinden daha fazla desteklenmeli. Çünkü bizler şartlarımız itibariyle cefakarca ve fedakarca işimizi yapıyoruz. Bu nedenle dendiği gibi sahadaki amatörler değil, sahanın profesyonelleriyiz.” Dedi.

“Gazetecilere ilk an bilgisi vermek için beklenmemeli”

Eroğlu ayrıca Amasra maden kazasını örnek vererek gazeteciler için en önemli şeyin zaman olduğunu vurguladı ve afet anlarında ya da kriz ortamlarında ildeki kamu kurum ve kuruluşlarının ilin yönetimindeki insanları beklemeden ilk an bilgisini yerel basına vermek için birini görevlendirmesi gerektiğini kaydetti. Gazetecilere olayın ilk 1-2 saati her türlü bilgi akışı olduğunu ifade eden Eroğlu, dezenformasyonun önüne geçilmek isteniyorsa doğru bilginin ilk saatlerde gazetecilere verilmesi gerektiğini kaydetti. Eroğlu son olarak ise yine Amasra maden kazasında olduğu gibi gazeteciler dahil kurtarma çalışmalarını yürüten kurumların da rahat çalışabilmesi için hemen bir güvenlik koridoru oluşturulması ve bu alana görevlilerden başkalarının sokulmamasının afet alanları için hayati önem olduğunu dile getirdi.

Bakmadan Geçme