Güngör Gökdağ

DEVRİM'DEN DEVRİN OTOMOBİLİNE

Güngör Gökdağ

Ecdadımız, bin küsur yıl boyunca üstünde yaşadığımız bu dünyaya hem şekil vermiş, hem de hizaya getirmiş. Kurulan cihan devletini bir gün kaybetmiş belki ama, son vatan toprağını can vererek, bedel ödeyerek kurtarmış.

Anadolu toprakları üzerinde oynanan oyunlara, entrika ve ihanetlere de göğüs germiş, hiç pes etmemiş. Rekabet etme ve hesaplaşma duygusunu da millet olarak hiç yitirmemiş.

Bu cihanda milletimize bakış iyi bilindiğinden, içerde ve dışarda ihanetlerin işleyişi hesaplaşma duygusunu da hep kamçılamış.

İşte bu duygu şu an; iddia, hırs ve azimle birlikte başarıyı tetikliyor. Başarı da Türkiye'yi daha güçlü kılıyor.

Şimdi Türkiye'nin 60 yıllık rüyası artık gerçeğe dönüşüyor.

Dünün hayalleri bugünün gerçeği oluyor.

Görücüye çıkan yerli otomobil prototipi, daha seri üretime geçmeden arenada meydan okuyor. Türkiye merkezli bilim insanları uluslararası çapta başarılara imza attıkça, dünya bizden konuşuyor.

Son yıllarda Türkiye'de, insana, markaya ve projelere yönelik çok büyük yatırımlar yapılıyor. Bu yatırımların karşılığı da ortaya konulan çalışmalarla yakından görülüyor.

Türkiye, mega projeleriyle, dünya çapında kendinden söz ettirmeyi iyi beceriyor belki ama çok önemli bir konuda başarıyı yakalamada hala daha yetersiz kalıyor...

Amigo gibi sloganlar üzerinden giden, eleştirme ve kötülemeyi huy edinmiş, yerli ve milli kavramlara yabancı, her meseleye ideolojik bakan, din ve devlet düşmanı asalak insan birikimini, bu ülkeye güven duyan, sahiplenen ve bağlılık duygularını derinleştiren insan birikimine bir türlü dönüştüremiyor. Olması gerektiği şekilde zihinsel dönüşümü sağlayamıyor.

İşte bu tayfa, yapılan her hayırlı işte olduğu gibi, daha ilk günden yerli otomobil projesini sahiplenmek yerine eleştirip, kulp takmayı bir marifet sanıyor.

Bu tayfanın bir kısmı da projeye karşı çıkacak belki ama, bunun için doğru düzgün bir sebep bulamıyor.

Bu otomobil yerli mi, fabrikası kurulabilir mi, seri üretim yapabilir mi, dış piyasada tutunabilir mi gibi söylemlerle, yapamazsınız, başaramazsınız denmeye çalışılıyor.

Oysa otomobil dünyasında bilinmeyen birçok ayrıntılar vardır. Bunların en başında da, hiçbir ülkenin otomobilinin yüzde yüz yerli olmadığı hakikatidir.

Zaten esas olan global olmaya doğru giden markanın milliyetidir. Çünkü asıl parayı kazandıran markanın mülkiyetidir.

Bu otomobiller Türkiye'de hiç üretilmese dahi, uluslararası arenada marka, Türk markası ve Türk malı olarak bilinecek, marka üzerinden Türkiye hem para, hem de prestij kazanacaktır.

Öte yandan Türkiye'nin otomobil sektöründe yıllara dayanan tecrübesi de birçok ülkeden çok daha ileri seviyelerdedir. Bugün Türk otomotiv şirketleri 150'ye yakın fabrikasıyla bilinen tüm markalara dünya genelinde parça ve sistem üretimi yapıyor. Ayrıca Türkiye, Mercedes, Ford, Renault, Fiat, Toyota ve Hyundai gibi global otomotiv markaları için bir üretim üssü olma konumunu da sürdürüyor.

Bu bağlamda Türkiye'nin yaptıklarına bakarak, yapabilecekleri öngörülebilmelidir.

Türkiye'nin elektrikli otomobili, Türkiye'nin küresel bir markası olacaktır. Ülke için bu proje yeni bir fırsat kapısıdır. 1960'larda Devrim arabasına sahip çıkılamadı, yarım asır sonra buna mutlaka sahip çıkılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları