Tunç 'Sana söz' sloganı millete verilecek olan söz değil'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyük İstanbul Mitingi öncesinde değerlendirmelerde bulunan AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, HDP üzerinden 6'lı masaya yüklendi. HDP'nin 6'lı masanın bir ayağı olarak hep var olduğunu ve artık masanın altından çıkarak masanın üstüne oturduğunu ifade eden Grup Başkanvekili Tunç, Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Sana söz' sloganını da 'Sloganları 'Sana söz' bu 'Sana söz' millete verilecek olan söz değil. Kılıçdaroğlu bir çok konuşmasında hala da devam ediyor Demirtaş'a özgürlük istiyor. Demirtaş'a verdiği bir söz var, bu sözü yerine getirmek istiyor' şeklinde değerlendirdi.

Tunç 'Sana söz' sloganı millete verilecek olan söz değil'

AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyük İstanbul Mitingi öncesinde değerlendirmelerde bulundu. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için İstanbul’un ayrı bir öneme sahip olduğunu ifade eden Grup Başkanvekili Tunç şöyle konuştu:

“İstanbullu bugün tarihi bir gün yaşayacak. Çünkü 14 Mayıs seçimine bir hafta var. Çok önemli bir zaman dilimindeyiz. Son haftaya girerken Cumhurbaşkanımızın burada vereceği mesajlar çok önemli. İstanbul mitinginden önce bir çok ilimizde AK Parti’ye, Cumhurbaşkanımıza yönelik vatandaşlarımızın yoğun bir ilgisinin olduğunu görüyoruz. Ve bu ilginin giderek arttığını görüyoruz. İstanbul bugün belki de bu mitinglerin zirvesi olacak, taçlandırılması olacak. Çünkü İstanbul Cumhurbaşkanımız için önemli. İstanbul’da Cumhurbaşkanımızı çok seviyor. Özellikle AK Parti’nin doğduğu yer İstanbul.

“Cumhurbaşkanımız İstanbul’u yaşanabilir bir hale getirdi”

İstanbul, Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde yaşanılmaz bir şehirdi. Suları akmayan, çöpleri toplanmayan, insanların çöp dağları altında öldüğü, Haliç’i kokan, hava kirliliğinden dolayı insanların soluk alamadığı ve gazetelerin promosyon olarak gaz maskesi dağıttığı bir İstanbul’u, susuz bir İstanbul’u Cumhurbaşkanımız, Cumhuriyet Halk Partisinin elinden alıp 4 yıl gibi kısa bir süre içerisinde yaşanılabilir bir kent haline getirmişti. 7 tane baraj yaparak İstanbul’un su problemini çözmüştü. İstanbul’u doğalgaza kavuşturmuştu. İstanbul’ın çöpünü, çukurunu hepsini temizlemişti. Sahilleriyle birlikte İstanbul denize girilebilir bir hale gelmişti. İstanbul’daki o 4 yıllık başarı Cumhurbaşkanımızı Başbakanlığa taşıdı.

“İstanbul’dan çıkan bu hareket Anadolu’da dalga dalga yayıldı”

İstanbul’dan çıkan bu hareket bütün Anadolu’da dalga dalga yayıldı. Cumhuriyet Halk Partisinin yaşanmaz hale getirdiği İstanbul’u yaşanılır hale getiren Erdoğan, Türkiye’nin de başbakanı olursa parlamenter sistemin çektirdiği o sıkıntıları, krizleri sona erdirecek, Türkiye’nin kronikleşmiş problemlerini ortadan kaldıracak, hak ve özgürlükleri daha da genişletecek, demokrasi çıtasını daha da yükseltecek lider olarak gördü ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Başbakan yaptı. Demokrasi tarihimizde kesintisiz 13 yıl süren bir Başbakanlığı oldu. Başbakanlıktaki müthiş başarısı nedeniyle de parlamenter sistemin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı Sisteminin de seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak görevlendirdi. Cumhurbaşkanlığının ilk dönemi parlamenter sistemin son cumhurbaşkanı olarak, sonrasında da Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte önümüzde cumhuriyetimizin 100 yılının son 20 yılına son 5 yılında da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle geçmiş bulunduk.

“7’li masanın son protokolünde koltuk paylaşımı var”

Muhalefetin bir projesi var ve bu projenin de sahipleri var. Özellikle 7’li masa olarak ortaya çıkan bu masanın bir takım belgeler ortaya çıkarmasının bir önemi yok. Son yaptıkları belgeye bakmak lazım. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden eski sisteme geri dönüşün yol haritası diye 12 maddelik bir protokol yaptılar. Bu protokole baktığımız zaman maddeler içerisinde bu ülkenin problemleriyle ilgili herhangi bir husustan bahsetmiyorlar. Terör politikasından, eğitim politikasından, ekonomiden bahsetmiyorlar. Maddeler tek tek sıralandığında koltuk paylaşımının olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı şu olacak, yardımcıları da masanın etrafındaki siyasi partilerin liderleri olacak diyor. O siyasi partilerin her birine birer tane bakanlık verilecek diyor. Parlamentodaki temsil oranına göre tekrar bakanlık verilecek diyor. Eski sistemde olduğu gibi 35-40’a varan bakanlıklarla siyasi partilerin bir koltuk paylaşımından ibaret bir protokolü görüyoruz.

“10 yılda bir darbeye, muhtıraya yol açan bir yönetim sistemini istiyorlar”

7’li masanın en büyük vaadi eski sisteme geri dönmek. Parlamenter sisteme neden geri dönmek istiyorlar? Çünkü bu proje Türkiye’nin güçlü olmasını isteyen bir proje değil. Türkiye’nin zayıf hükümetlerle yola devam etmesi , 1,5 yılda bir değişen hükümetlerle siyasi istikrarsızlık olsun ve bu istikrarsızlıkta siyaset kurumunu zayıflatsın, siyaset kurumu zayıflayınca da demokrasinin zayıflaması 10 yılda bir darbeye, 10 yılda bir muhtıraya yol açan bir yönetim sistemini istiyorlar.

“Sana söz” sloganı millete verilecek olan söz değil”

Masanın altında HDP’nin olduğunu hepimiz, milletimiz biliyordu. Bunlar uzun süre yok dediler. Meral Akşener bunu hep inkar etti. Ama sonunda o ortak masanın üzerine oturdu. 3 gün sonra Akşener masaya geri dönerek sadece İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcısı olması gibi sembolik bir kararla masaya döndüğünü açıkladı. Masada Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karar verildikten sonra Kılıçdaroğlu’nun ilk ziyaretlerinden birisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde HDP oldu. Biliyorsunuz HDP, Yeşil Sol Parti olarak devam ediyor. HDP ziyaretinde kapalı kapılar ardında onlara söz verildi. O sözlerin ne olduğunu kamuoyuyla paylaşmadılar ama milletimiz o sözlerin ne olduğunu çok iyi biliyor. Sloganları “Sana söz” bu “Sana söz” millete verilecek olan söz değil.

“Milletimizde 7’li masaya karşı çok büyük bir öfke var”

 Kılıçdaroğlu bir çok konuşmasında hala da devam ediyor Demirtaş’a özgürlük istiyor. Demirtaş’a verdiği bir söz var, bu sözü yerine getirmek istiyor. Demirtaş, 40 yıldan beri mücadele ettiğimiz PKK Terör örgütünün siyasi bir uzantısı olarak kurulmuş olan bir partinin lideri, eş başkanı. Bu kişi “Biz Apo’nun daha heykelini dikeceğiz” diyen bir parti başkanı. Terör suçu nedeniyle Türk yargısı tarafından hapiste. Türk yargısının verdiği bir karar var ortada ve siz “Ben Türk yargısını tanımam. Cumhurbaşkanı olursam Demirtaş’a özgürlük getireceğim” diyorsunuz. Bu milletimiz tarafından Anadolu’da çok büyük bir tepkiye yol açıyor. Milletimizde 7’li masaya karşı çok büyük bir öfke var. 14 Mayıs’ta milletimiz bunun hesabını soracak. 14 Mayıs’ta milletimiz vereceği doğru kararlarla Türkiye’nin 21 yılda kat ettiği icraatların devamını istiyor. Güçlü Türkiye istiyor.”