MECLİS AMASRA MADEN FACİASINI ARAŞTIRACAK

TBMM Genel Kurulu, partilerin verdiği ortak önergeyle Amasra'da yaşanan maden faciasının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasına karar verdi. Genel Kurulda konuşan CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, maden kazası sonrası tüm delillere ne zaman el konulduğunu sorarak olayda delir karartma şüphesi bulunduğunu söyledi. Aradan geçen süre boyunca görevden alma yada göz altı olmadığını ifade eden Bankoğlu, 'Burada, biz 41 canımızı yitirmişiz ama AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok ya!' sözleriyle de Mecliste AK Parti milletvekillerinin az olmasına tepki gösterdi. Yargı soruşturmasının kazanın ilk anından itibaren başladığını ve 7 kişilik bilirkişi heyetinin oluşturulduğunu kaydeden AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekilli Yılmaz Tunç da delillerin şüphelilerin elinde olması gibi bir durumun asla söz konusu olmadığını ve dosyada herhangi bir gizlilik kararı olmadığını kaydetti.

MECLİS AMASRA MADEN FACİASINI ARAŞTIRACAK

Bankoğlu: “AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok”  

TBMM Genel Kurulu, partilerin verdiği ortak önergeyle Amasra’da yaşanan maden faciasının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını görüştü. Genel Kurulda konuşan ve bu süre boyunca olayın acısıyla konuşmakta güçlük çektiği gözlenen CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Türkiye’yi derin üzüntüye boğan kazanın görüşüldüğü oturuma AK Parti milletvekillerinden katılımın az olmasına tepki gösterdi. O gece madencilerin "Kurtaramadık Vekilim!" diye birbirlerine sarılıp ağladıkları anların gözlerinin önünden gitmediğini kaydeden Bankoğlu, şöyle konuştu:

“Ben bugüne kadar bu kürsüde çok fazla konuşma yaptım ama bugün yapacağım konuşma benim için de çok zorlu bir konuşma olacak. Çünkü ben oraya sadece bir milletvekili olarak gitmedim; o toprakların bir çocuğu, o insanların kızı, kardeşi, aynı zamanda da bir hukukçu olarak gittim. Söylenecek o kadar çok şey var ki arkadaşlar. Bakın, o gece endişeli bekleyiş sürerken ocağa geri inen madencilerin "Kurtaramadık Vekilim!" diye birbirlerine sarılıp ağladıkları o acı gözlerimin önünden gitmiyor. Oğlundan haber alamayan babanın "Ben de aşağıya inmek istiyorum, oğlumu almak istiyorum. Vekilim, bana bilgi vermiyorlar, ne olur, söyle!" diyen o babanın yaşadıkları acı benim gözümün önünden gitmiyor. Şimdi, Cumhurbaşkanı "afet" dedi ama biz bir facia yaşadık ve 41 canımızı yitirdik. Ben maden şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum, hepimizin başı sağ olsun”

“AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok ya!”

Ama sevgili milletvekilleri, bizler temsil ettiğimiz milyonların, o madencilerin, şehitlerimizin ve o madenci ailelerinin vicdanı olmak zorundayız. Kortejlerle Bartın'a gelenler bu vicdandan nasibini alamamış ki babasını kaybetmiş 2 yaşında çocuğun, eşini kaybetmiş hamile bir kadının, evladını kaybetmiş bir anne babanın karşısına çıkıp da "Bunlar kader sonrasında yine olacak." diyebiliyorlar ya! Burada, başı önde hesap vermesi gerekenler faciadan sonra "Çok iyi iş çıkardık, bu kadar ekiple müdahale ettik, şu kadar saatte madene ulaştık." diyebiliyorlar. Burada, biz 41 canımızı yitirmişiz ama AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok ya!

“Her şey bu kadar yolundaydı neden patlama oldu?”

Dün, buraya sorumlu Bakan geldi, her şeyin ne kadar yolunda olduğundan bahsetti yirmi beş dakika. Ya, her şey bu kadar yolundaydı da madem her şey bu kadar iyi denetleniyordu da neden patlama oldu, neden bu acılar yaşandı arkadaşlar? Aklınızda bu konuşmadan ne kaldı, ne kaldı söyleyin? Sayılar mı kaldı, ödenecek tazminatlar mı? Yitirdiğimiz emekçilerden birer sayı olarak bahsedemeyiz. Her biri bir annenin evladı, bir çocuğun babası. Acılı ailelerin sözlerini dikkatle dinlemenizi rica ediyorum sizden: "100 arabayla geliyorlar, tazminat istemiyoruz biz, bu çocuklar yetim kaldı" diyorlar. "Gencecik evlatlarımız yanmasaydı da yaşasaydı." diyor bir anne. "İşçileri çıkarıp orayı temizleyeceklermiş..." "Öyle demişti oğlum. Toptan temizlik yaptılar, evlatlarımızı temizlediler, toptan temizlediler." diyor. Bu ocağa yıllarını vermiş maden emeklisi Mehmet baba diyor ki: "Sorunun tedbirsizlikten kaynaklandığını diyemediler. Üstü kapatılmasın, başkaları da ölmesin diye kanımın son damlasına kadar takip edeceğim." Bir şehit eşi "11 aylık bebeğim var, önümüzdeki ay doğum gününü yapacaktık. Çorap kokluyorum ben ya, çorap." diyor.

“TTK Genel Müdürünün cezasız kalması yetmedi, bir de ödüllendirdiniz”

Şimdi diyebilirsiniz ki: "Bunlar iddia; soruşturma açıldı, bakılacak, incelenecek." Öyle de diyorsunuz. Ama bir de bilinen gerçekler var ya! Biz bu Hükümetin adaletine güvenmiyoruz. Bu müessesenin bağlı olduğu TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, 2013'te 8 işçimizi kaybettiğimiz Kozlu'da müessese müdürüydü; baş sorumlu olarak yargılandı, ceza aldı, cezası adli para cezasına çevrildi, daha bu parayı öderken 2018'de TTK Genel Müdürü olarak atandı. Cezasız kalması yetmedi, bir de ödüllendirdiniz. Bu Genel Müdürün bir de yardımcısı vardı, şimdi emekliye ayrıldı, İsmail Güven; 2010'da 30 işçimizi kaybettiğimiz Karadon faciasının baş sorumlusu olarak yargılandı, aldığı ceza para cezasına çevrildi. Onun da cezasızlığı yetmedi, ödüllendirildi. 2014, Soma; yüzyılın en büyük maden faciasını yaşadık. Maden işçisine tekme atan Başbakan Müşaviri ceza almadığı gibi bir de ticari ataşe olarak atadınız ya! Dava sekiz yıl sürdü; sonuç, sorumlular sadece birkaç gün hapis yattı ve cezasız kaldılar.

“Tüm delillere gerçekten ne zaman el koydunuz?”

Şimdi, dün Bakan Bey çıktı burada dedi ki: "Bize güvenin." Kendisine güvenmemizi söyledi, size güvenmemizi söyledi. Ya, ben buradan soruyorum, savcılara, cumhuriyet başsavcılığına, Bartın'da görevlendirilen savcılara soruyorum: İdari müessesenin idari binasına giriş ve çıkışları ne zaman kontrol altına aldınız? Tüm delillere gerçekten ne zaman el koydunuz? Bu sırada şüphelilerin, idari müdürlerin, yetkililerin ocağa girmesine izin verildi mi? Yani delil karartma şüphesinin varlığına rağmen bu amirler ocağa girdi mi, girmedi mi? Ya da ağustos ayında denetim yapıp onay veren şüpheli Bakanlık denetmenleri şimdi kurulan tahkikat komisyonun da; ya, bunlar ne sıfatla buradalar arkadaşlar ya?

“Hâlâ ne bir görevden alma var ne bir gözaltı var”

Facianın üzerinden beş gün geçti, beş koca gün geçti, hâlâ ne bir görevden alma var ne bir gözaltı var; yazıklar olsun size de sizin adaletinize de. Deniliyor ki bir de: "Resmî makamdan olmayan iddialara güvenmeyin." E, peki, o zaman siz açıklayın aslını, biz de sizi dinleyelim ama ciddi iddialar var. Burada, müessesede metrajına uygun sondaj çalışması en son ne zaman yapıldı? Havalandırma sistemleri ne zaman kontrol edildi? Acaba kurum müdürü değişikliğinden sonra bu müesseseden kaç kişi ayrıldı? Gelen idari amirler atanırken liyakat ilkeleri göz önünde bulunduruldu mu? Ya da gelecek seçimlerde partiniz ne kadar kömür yardımı yapacaktı, kömürü nereden karşılayacaktınız acaba? Bakın, Sayıştay raporunun 8 bulgusu var, Bakan konuşken 1'inin bile cevabını vermedi ama ben 2'sini size söyleyeyim. "Burada çalışan işçi sayısı az." diyor Sayıştay. Geçtiğimiz yıllarda binlerce çalışanı olan Müessesenin şimdi 550 işçisi var. Bu madenin içinde yıllara göre üretim ve işçi sayısı nasıl değişti? Bilmiyoruz. Neden değişti? Bilmiyoruz. "Alınan önlemlerde aksamalar var." diyor Sayıştay. Sayın Bakan, burada ne yaptı? Geçiştirdi. Bakın, aynen şöyle yazıyor: "Gaz içeriklerinin yüksek olduğu, riskin daha da arttığı bilinmektedir." yazıyor. "Bu nedenle de burada mevzuat hükümlerinin yanı sıra kurum degaj yönergesi uygulanmalıdır." diyor. Uygulandı mı peki? Bilmiyoruz. Sayıştay devam ediyor: "Burada iş güvenliğinde aksamalar var." diyor. Bununla ilgili Bakanlık işlem yaptı mı? Bilmiyoruz.

“08.00-16.00 vardiyasının gaz sebebiyle erken çıkarıldığı doğrumu?”

Biz o kadar çok şeyi aslında bilmiyoruz ki... "Grizu patlaması metan boşalmasından." dedi Bakan. Peki, metan boşalması neden oldu? Bilmiyoruz. Madenci yakınları 08.00-16.00 vardiyasının gaz sebebiyle erken çıkarıldığını söylüyor, doğru mu; öyleyse şehitlerimizin olduğu 16.00-24.00 vardiyası başladığında gaz ölçümü neydi? Bilmiyoruz. Bakın, madenci yakınlarının ortak ifadeleri var: "Üretim durdurulup madencilere izin verilecek, maden temizlenecekti." diyorlar. Bu temizliğin sendika seçimlerinden dolayı ertelendiği iddia ediliyor, aslı var mı? Bilmiyoruz.

“Amasra için yas bile ilan edilmiyor”

Bildiğimiz şey şu: Bu ülkede insanlarımıza değer verilmiyor, başka gelişmiş ülkelerde de bunlar yaşanmıyor. Suudi Kral öldüğünde yas ilan edilen ülkede Amasra için yas bile ilan edilmiyor. Bildiğimiz şey şu: Biz buradaki sorulan soruların 5 mislini soru önergelerimizde sorduğumuzda aylarca cevap alamayacağız ve üç beş cümleyle geçiştireceksiniz. Bildiğimiz şey şu: Dün kortejlerle Bartın'a gelenler, yarın bu konuyu unutacaklar, "kader, fıtrat" edebiyatıyla sorumluluktan kaçmaya çalışacaklar. Ve bildiğimiz şey şu: Ocağına ateş düşen 41 ev bir daha asla ama asla eskisi gibi olmayacak. Biz, "Bu işin peşini bırakmayacaksın değil mi? Abla, orada devlet yokmuş." diyen Rabia'yı, babasının tabutu önünde bana elindeki fotoğrafı gösterip "Bak bu benim babam." diyen 2,5 yaşındaki Mira'yı, madendeki 6 arkadaşını çıkarıp kendisi geri dönemeyen Esila'nın babası Yener'i de unutmayacağız.

Biz, "24 yaşındayım, ben dul kaldım, geçer mi bu?" "Yanmış kocamı öpemedim ben. Suratı yanmış, bacağı yanmış, kolu yanmış; ben hayat arkadaşımdan korktum, öpemedim canı yanar diye." diyen acılı eşi de "Sizden tek isteğim var: Bu suçu da ölülerin üzerine atmasınlar, gerçek suçluları ortaya çıkarın ki benim yüreğim biraz soğusun." diyen acılı anneyi de asla unutmayacağız ve yemin olsun ki unutturmayacağız, unutturmayacağı.

“Kader diyen liderler, bu Mecliste hesap verecekler”

Biz, öngörülebilir her kazanın cinayet olduğunu, bu cinayette de Soma'da da Ermenek'te de Kozlu'da da hukuku uygulamayanların parmağı olduğunu, insan hayatının ranttan daha önemli olduğunu söylemeye devam edeceğiz. "Kader" diyen liderler, binlerce korumayla kuşansa da burada, bu Mecliste hesap verecekler, hesap verecekler. (Biz, sorumlular tek tek hâkim karşısına çıkana kadar, hesap verene kadar, cezalandırılana kadar bu davanın da bu sürecin de sonuna kadar takipçisi olacağız ve kimse unutmasın, maden şehitlerimizi asla ama asla yalnız bırakmayacağım. Sevgili maden şehitlerimizin aileleri, asla ama asla yalnız değilsiniz. Güneşi görmek için karanlığı kazıyan madenci kardeşlerim, hepinize selam olsun.”

Tunç: “Yargının soruşturması, kazanın ilk anından itibaren başlamış durumda”

AK Parti Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç da Genel Kurulda şöyle konuştu:

“Bartın Amasra ilçemizde meydana gelen ve hepimizi, milletimizi derinden sarsan maden kazasıyla ilgili olarak kazanın tüm boyutlarıyla araştırılması ve bundan sonra bu tür kazaların meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen araştırma komisyonu önergeleri görüşüldü. Ben bütün milletvekillerimize hassasiyetleri için çok teşekkür ediyorum. İktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu komisyonun çok önemli bir görev ifa edeceğine yürekten inanıyorum. Yargının soruşturması, kazanın ilk anından itibaren başlamış durumda. Zaten kazanın ilk anında arama ve el koyma işlemleri yapıldı ve süratle Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılar görevlendirerek ifadeleri almaya başladı çünkü Amasra maden ocağında sistemler, elektronik sistemler, kazayı anbean tespit edebilecek nitelikte dijital sistemler mevcut. Gaz ölçümlerinin, işçi hareketlerinin, verilen komutların hepsi Sayın Bakanımızın da ifade ettiği kara kutuda mevcut ve kazanın olduğu akşam -18.05'te patlama oldu, hemen sonraki dakikalarda- Bartın Cumhuriyet Başsavcısı olay mahalline intikal etti ve arama ve o kara kutulara el koyma işlemlerini orada gerçekleştirdi. Sonraki günlerde de kazadan yaralı kurtulan işçilerimizin ifadeleri alındı. Yine, kazada yaralanmayan işçilerimizin de ifadeleri alınıyor, tüm idarecilerin ifadeleri alınıyor ve kaza mahallinde bulunmayan, vardiya dışındaki diğer işçilerin de ifadeleri alınıyor çünkü çalışma şartları önemli, onların bilgileri önemli. Elbette ki kusur durumuna göre, ilerleyen süreçte, yargı kararını verecektir; bunu beklemek lazım.

“Kimlerin ihmali varsa elbette ki hesap sorulacaktır”

7 kişilik bilirkişi heyeti oluşturuldu; bu bilirkişi heyeti üniversitelerimizdeki bu konuda uzman profesör ve doçentlerden oluşuyor. Hem olay yerinde, kazanın, patlamanın olduğu yerde yapılacak keşifler hem de müessesenin bütün belge ve dijital sistemlerinin incelenmesi neticesinde, yargının yapacağı soruşturma neticesinde kimlerin ihmali varsa, bu kazanın cezai açıdan sorumlusu kimse bunlardan elbette ki hesap sorulacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız yine, hem Amasra'da hem bugün grup toplantımızda bunun hesabının sorulacağını ve kazanın tüm boyutlarıyla araştırılarak kafalarda hiçbir şüphenin bırakılamayacağını ifade etti, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Araştırma Komisyonu bu anlamda çok önemli.  Bundan sonra bu kazaların meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirlerin -ne varsa- alınması açısından da Komisyonun çalışmalarını önemsiyoruz. Yargı sürecini yasama olarak, milletvekilleri olarak bizler yakından takip edeceğiz. Şehit ailelerimiz bizlere emanet, onların emanetlerine nasıl sahip çıkacağımızı iki gündür burada hem biz Meclis kürsüsünden hem en üst noktada Sayın Cumhurbaşkanımız ifade ettiler, buradan tekrar ifade etmiyorum. Onların emanetlerine sahip çıkacağız ve bundan sonra da bu tür kazaların olmaması için gereken tedbirleri alacağız diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum.

"Deliller şüphelilerin elinde” durumu söz konusu bile değil” 

Şimdi, olay yerinde soruşturma nedeniyle tedbirler alınmış durumda ve ocakta devam eden tahlisiye ve söndürme çalışmalarıyla ilgili, ilgili olanların -o da belli görevliler- dışında gerek idari binaya gerekse diğer kısımlara kimse alınamıyor ve orada 24 saat emniyet tedbirleri alınmış durumda. "Deliller şüphelilerin elinde." dendi. Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Bütün arama ve el koyma işlemleri kazanın olduğu akşam yapıldı ve ertesi gün de diğer belgelerle ilgili çalışmalar devam etti. Öncelikle, şunu ifade edeyim: Halkımızın, milletimizin ve tüm milletvekillerimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hiç kimsenin şüphesi olmasın, ben o yörenin milletvekiliyim. O maden şehitlerimiz, kaybettiğimiz maden şehitlerimiz, canlarımız, onlar bizim arkadaşlarımız; bire bir tanıdıklarımız.

“Bu kazanın nedenleri ortaya çıkacak”

Gerek yargı sürecini gerek Meclisin araştırma komisyonu sürecini yakından takip edeceğiz, hem o bölgenin milletvekili olarak hem de AK Parti Grup Başkan Vekili olarak burada hiçbir endişeye mahal bırakmadan gerek yargıyla ilgili ceza soruşturmasında gerekse diğer soruşturmalarla ilgili, araştırmalarla ilgili hiç kimsenin kafasında bir şüphe kalmayacak şekilde süreçleri hep birlikte takip edeceğiz ve bu kazanın nedenleri ortaya çıkacak. Çünkü orası bütün kayıtların tutulduğu devlete ait bir ocak ve dijital sistemlerin karartılması, delil karartılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Karartılmışsa zaten karartanlar şüphelidir dolayısıyla madenci yakınlarımız, Bartın halkımız, Amasra halkımız, bütün milletimiz bu konuda müsterih olsun. Bir kez daha maden şehitlerimizi rahmetle anıyorum, milletimize baş sağlığı diliyorum.”

“Neden açığa almıyorsunuz? Neden gözaltı yok?”

Yılmaz Tunç’un bu sözleri üzerine Aysu Bankoğlu, “Saat ve tarih verir misiniz Sayın Tunç?  Tarih ve saat nedir? Neden görevdeler ya! Neden görevdeler? Neden açığa almıyorsunuz? Neden açığa alınmıyorlar? Neden gözaltı yok? Delilleri karartma süreci devam ediyor Sayın Vekil. Yuvarlak konuşuyorsun, senin vicdanın sızlamıyor mu? Senin vicdanın sızlamıyor. Neden görevden alma yok? Neden istifa yok? Yılmaz Bey'in duyarlılığı; evet göreceğiz, takip edeceğiz ama 2 soru sordum, 1'incisi şuydu: El koydular mı koymadılar mı diye sormadım. Savcılık saat kaçta, hangi günde idari binaya, müessesenin idari binasına giriş çıkışları kontrol altına aldı? Evraklara ve diğer tüm dijital kayıtlara saat kaçta, hangi günde el koydu dedim. El koydu mu koymadı mı diye sormadım. Ne zaman yaptınız diye sordum; bu, bir. kincisi, kendisi bölge milletvekilimiz mevkidaşım ben eminim ki o da çok rahatsızdır; neden acaba herhangi bir görevden alma yok, neden acaba delilleri karartma şüphesi olan yetkililer hâlâ görevden el çektirmediler? Bu 2 soruyu soruyorum” sözleriyle tepki gösterdi.

“Dosyada da herhangi bir gizlilik kararı yok”

Yılmaz Tunç da Bankoğlu’nun bu sözlerine “Onların hepsi dosyada kayıtlı, dosyada gizlilik kararı da yok. İşte, kusur durumuna göre yapılacak. O saatler, dakikalar, hepsi şu an cumhuriyet savcılığının soruşturma dosyasında mevcut ve dosyada da herhangi bir gizlilik kararı yok” şeklinde cevap erdi.