ERDOĞAN'DAN TEŞKİLATLARA 'İCRAAT' UYARISI

'Bu yürüyüşe ayağını uyduramayan kim varsa kenara koymamız lazım'

ERDOĞAN'DAN TEŞKİLATLARA 'İCRAAT' UYARISI

 

Nurdan Eroğlu

AK Parti, Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 117. İl Başkanları Toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıya AK Parti İl Başkanı Hüseyin Manav başta olmak üzere Bartın teşkilatı da katıldı. Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bakanlar ve parti teşkilatlarına icraat konusunda uyarı geldi. Erdoğan, “Bu yürüyüşe ayağını uyduramayan kim varsa, başta bakan arkadaşlarım olmak üzere bunların hepsini kenara koymamız lazım." dedi.

AK Parti, Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 117. İl Başkanları Toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıya Bartın’dan AK Parti İl Başkanı Hüseyin Manav, Kadın Kolları Başkanı Yasemin Dora Kurtkaya, Gençlik Kolları Başkanı Orhan Ağdacı ve İl Genel Meclisi Başkanı Kenan Dursun’da katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmada Kongre takviminin belirledikleri şekilde sürdüğünü ve ilçe kongrelerinin devam ettiğini ifade ederek "Hepsinden öte bütün belde kongrelerini hallettik, onlar bitti. Şimdi ilçeler ve bir diğer taraftan bazı illerde atamalarla ilgili süreç devam ediyor. İl başkanlarımız olarak sizlerden ricamız, ilçe kongrelerimizde bulundukları yeri en yeni şekilde kuşatan, kucaklayan, liyakatlı isimlerin göreve gelmesine öncülük etmenizdir. Samimiyet, sadakat, ahlak ve liyakat ölçülerinden asla taviz vermeden yapacağımız isabetli tercihlerle güçlü ilçe teşkilatları kuracağımıza inanıyorum." dedi. "Bize hesabi değil, hasbi olanlar lazım." diyen Erdoğan, "Eğer hesap adamı olursa çökeriz ama hasbi olursa Allah'ın izniyle kaleleri düşüre düşüre yola devam ederiz. Onun için bize dava adamı, hizmet adamı, milletin adamı olarak görev yapacak ilçe başkanları, il başkanları, belediye başkanları velhasıl AK Parti kadroları lazım” ifadelerinde bulundu.

“EN KÜÇÜK BİR ZAYIFLIĞA İZİN VERMEMELİYİZ”

Recep Tayyip Erdoğan, kongrelerde göreve gelen ve gelecek olan kadroların, 2019 yılındaki seçimlere kadar olan süreçteki hazırlıkları yürütecek ve seçimleri bizzat yönetecek kişiler olduğunu söyledi.  Bu yüzden Mart ve Kasım 2019'un kendileri için önemli seçimler olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunun için her aşamada çok titiz davranmalı, en küçük bir lekeye, en küçük bir sızmaya, en küçük bir zayıflığa izin vermemeliyiz." dedi. Türkiye'ye yönelik saldırıların dozunun her geçen gün arttığına işaret eden Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

“MEVCUT DURUMUMUZ BİZİ ASLA ŞIMARTMAMALIDIR”

"Terör örgütleri bir yandan, çeşitli ülkeler diğer yandan ülkemizi askeri, siyasi ve ekonomik açıdan yıpratmak için var güçleriyle gördüğünüz gibi çalışıyorlar. Her şeyden önce ülkemiz ve milletimiz adına bu saldırılara karşı mücadele etme sorumluluğu, iktidar partisi olarak bizim, yani AK Parti kadrolarının üzerindedir. Kimseye suç yükleyemeyiz, bunun faturası tarih tarafından bize kesilir. Onun için de çok hassas olacağız, çok dikkatli olacağız ve ona göre bu çalışmamızı sürdüreceğiz. Verdiğimiz mücadelede en büyük güç kaynağımız önce Rabbimizin yardımı, ardından da necip milletimizin desteği ve duasıdır. Şayet, milletimizin bize verdiği güçlü destek olmasaydı, bilhassa son 4 yılda hem parti hem de ülke olarak gerçekten çok kötü neticelerle karşı karşıya kalırdık. 16 Nisan halk oylamasıyla devreye giren yeni yönetim sistemimiz, milletimizin destek çıtasını yürütmede yüzde 50+1 oy... Dolayısıyla artık milletimizle olan irtibatımızı çok daha sıkılaştırmaya, aldığımız desteği çok daha yüksek oranlara taşımaya ihtiyacımız var. Mevcut durumumuz bizi asla şımartmamalıdır, biz bileceğiz ki daha iyi bir konuma gelmeliyiz.

“ANA MUHALEFETİN DİLİ NORMAL BİR MUHALEFET DİLİ DEĞİL, ADETA BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DİLİ”

Biz tökezlersek Türkiye'nin de sıkıntıya düşeceğini, 7 Haziran, 1 Kasım seçimleri arasındaki dönemde hep beraber gördük. Bir tökezleme ülkeyi nereye götürüyordu gördük. Türkiye'nin en büyük şanssızlığı çapsız, ruhsuz, plansız, projesiz ama bir o kadar da muhteris bir ana muhalefet partisine sahip olmasıdır. Ana muhalefet partisi, programı ve gayretiyle milletimizin gönlünü kazanarak iktidara gelmek yerine, AK Parti ve şahsımızla birlikte Türkiye'nin de kaybetmesi pahasına yönetimi ele geçirme anlayışıyla hareket ediyor. Dil, normal bir muhalefet dili değil, adeta bir terör örgütü dili. Onlar ne yapıyorsa, bakıyorsunuz onlar da aynısını yapıyor. Şu anda Almanya'daki iktidar-muhalefet mücadelesindeki ortak payda ne? Türkiye'ye saldırmak, Erdoğan'a saldırmak.

“HER TÜRLÜ YOLSUZLUĞA BULAŞAN MI VAR, KENARA KOYACAĞIZ”

Burada da ana muhalefetin şu andaki dili, bakıyorsunuz terör örgütünün dili ile aynı. Tavırlar aynı. Ama benim milletim bunu yutar mı? Allah'ın izniyle yutmaz ve yutmayacak. Ülkemizi, attıkları her adımda, söyledikleri her sözde, uyguladıkları her politikada Türkiye düşmanları ve terör örgütleri ile aynı safta oldukları intibası veren bu anlayışın insafına terk edemeyiz. Bunu sadece partim için söylemiyorum. Teknokratıyla, bürokratıyla bu yürüyüşe ayağını uyduramayan kim varsa, başta bakan arkadaşlarım olmak üzere, bunların hepsini kenara koymamız lazım. Bakanlarımızın bu konudaki kararlılığı çok önemli. Bu yürüyüşe ayak uyduramıyor mu, kenara koyacağız. Engel mi oluyor, kenara koyacağız. Bu millete hizmette laubalilik mi yapıyor, kenara koyacağız. Bu millete hizmette kalkıp da affedersiniz her türlü yolsuzluğa bulaşan mı var, kenara koyacağız. Buralarda dikkatli olmaya mecburuz.

“İSTİKBAL BİZLERDEN ÇOK ŞEY BEKLİYOR”

Fakat bu demek değildir ki milletimiz bize mahkumdur, asla. AK Parti 15 yıllık iktidarını, milletimizin kendisine mecburiyetine değil, 81 vilayetiyle, 80 milyon insanıyla ülkemizin tamamına yaptığı hizmetlere borçludur. Daha çok çalışarak, en iyi kadroları göreve getirerek, daha çok proje üreterek, daha çok icraat yaparak, milletimizden aldığımız desteği daha da yukarılara çıkarmanın gayreti içinde olmalıyız. Yola çıkarken söylediğimiz şeyler bunlar. Bunlar içimizden de olabilir, candan da olabilir, yandan da olabilir. Kim olursa olsun biz bunları hemen derdest etmek suretiyle temizleye temizleye yolumuza devam edeceğiz. Çünkü istikbal bizlerden çok şey bekliyor.”

“GÖNÜL İNŞA VE İHYASINI ÖZELLİKLE HALLETMEMİZ LAZIM”

Bundan sonra yapacaklarının çok daha farklı olduğunu ifade eden Erdoğan, sadece fiziki inşa değil, gönüllerin inşa ve ihyasının, fiziki inşadan çok daha büyük önem arz ettiğini söyledi. Erdoğan, "CHP'nin, HDP'nin, bunların Allah aşkına bu ülkede zerre kadar fiziki bir inşa hareketi mi var, yok. Peki bu adamlar, bu oyları nasıl alıyor? Onların da işte girdikleri bir zihinsel hareket var. O zihinsel hareketle bunlar gönül kapmaca oynuyor, gönül kapıyorlar." diye konuştu. Fiziki olarak attıkları adımların kimseyle mukayese edilemeyeceğine işaret eden Erdoğan, çok ciddi bir dönüşüm ve değişim yaptıklarına işaret etti. Erdoğan, "Hala da yapıyoruz ve yapacağız da ama yeterli değil. Bu gönül inşa ve ihyasını özellikle halletmemiz lazım" dedi. "Türkiye olarak sorumluluğumuz sadece kendi güvenliğimizi, kendi refahımızı sağlamakla sınırlı değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, tarihin hiçbir döneminde milletin böyle kısır bir anlayışla, dar bir bakış açısıyla, ufuksuz bir vizyonla hareket etmediğinin altını çizdi.

“YARDIMLARA KAYNAK AYIRMAK BİZİM İÇİN BİR KÜLFET VEYA İSRAF DEĞİLDİR”

Erdoğan, geçen yıl yapılan kalkınma yardımları tutarının 6,2 milyar dolar olduğuna işaret etti.  2015'te 3,9 milyar dolar olan bu rakamın, bu yıl çok daha yüksek olacağını söyleyen Erdoğan, böylece Türkiye'nin milli gelirine oranla dünyada en fazla kalkınma yardımı yapan ülke durumuna geldiğini ve bir numara olduğunu kaydetti.  Erdoğan, "Bu büyüklükte bir kaynağı yardımlara ayırmak bizim için bir külfet veya israf değildir. Tam tersine bu, bizim için hem insani bir görev hem de bir vefa borcudur. Çünkü yardım faaliyetleri yürüttüğümüz ülkelerin pek çoğundaki halkların geçmişte bize hem muhabbetleri hem de sembolik düzeyde bile olsa yardımları vardır" dedi.

“ARAKAN BİZİM İÇİN MEÇHUL BİR YER DEĞİLDİR”

Bunun son örneğinin Arakan Müslümanları olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimiz döneminde Arakan Müslümanları bizim zaferlerimiz için dua etmişlerdir. Bununla kalmamış gazetelere ilanlar vermişlerdir. Düzenledikleri yardım kampanyalarında topladıkları paraları ülkemize göndermişlerdir. Bu ülkede bulunan şehitliklerimizde İngilizlere esir düşerek o bölgedeki kamplara gönderilmiş binlerce askerimiz metfundur. Esir kamplarındaki askerlerimiz, bölge halkıyla çok iyi münasebetler kurmuş, hatta bir kısmı savaş bittikten sonra orada kalmayı tercih etmiştir. Görüldüğü gibi Arakan bizim için meçhul bir yer, hiçbir ilgilimizin olmadığı bir coğrafya değildir.

Arakan'daki sıkıntının uzun geçmişi olan, karmaşık sebepleri bulunan, farklı hesaplarla sürekli kaşınan meselelerden kaynakladığını elbette biliyoruz. Medyada, özellikle de sosyal medyada dolaşan görüntülerin, resimlerin, haberlerin pek çoğunun da Arakan ile ilgisi yoktur. Bunu da bilmemizde fayda var. Bu resimlerin bir kısmı bizdeki Gezi olayları ve bölücü örgütün çukur eylemleri dahil dünyadaki pek çok hadisede kullanılmıştır. Merkezi, farklı yerdir."

“ARAKAN'DA YILLAR SÜREN İNSANİ DRAMIN BİLİNMESİ İSTENMİYOR”

Erdoğan, bölge ile ilgili provokasyonların sadece medya ile sınırlı olmadığına işaret ederek, bir anda ortaya çıkan ve arkası karanlık silahlı örgütlerden yerel devlet güçlerinin hukukla, insanlıkla bağdaşmayan davranışlarına kadar pek çok sorunun birlikte yaşandığının altını çizdi. Rohingya diasporasının da bu meselede zaman zaman farklı kaygılarla hareket ettiğini bildiklerini ifade eden Erdoğan, tüm bunlara rağmen orada milyonlarca insanın mağduriyetine yol açan gelişmelerin yaşandığının bir hakikat olduğunu söyledi. rdoğan, Arakan'da Birleşmiş Milletler dahil neredeyse hiç bir uluslararası kuruluşun ve yardım örgütünün faaliyet göstermesine izin verilmemesinin yaşanan hadiselerin vehametini ortaya koyduğunu söyledi.  Arakan'da yıllar süren insani dramın bilinmesinin, gündeme gelmesinin asla istenmediğini belirten Erdoğan, geçen ramazan ayında bölgede yardım faaliyeti yürütebilen tek kuruluşun TİKA olduğunu dile getirdi. Son gelişmelerin ardından yaptıkları görüşmelerde TİKA'nın bölgedeki yardım faaliyetlerini sürdürmesini temin ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, dün TİKA Başkanı Serdar Çam ile görüştüğünü, TİKA'nın Arakan'daki kamplara bin ton yardım göndereceğini söyledi.  Bangladeş'e sığınmak zorunda kalan Arakanlı Müslümanların yaşam koşullarını yerinde incelemek amacıyla 7-8 Eylül'de Bangladeş'i ziyaret edecek heyette eşi, oğlu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya , AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakcı Kan'ın da yer alacağını söyleyen Erdoğan, ikinci etapta 10 bin ton yardım gönderileceğini, yardımların içerisinde gıda, ilaç ve kıyafetlerin de olacağını kaydetti. 

 

“ARAKAN MESELESİNİ ETRAFLICA ELE ALACAĞIZ”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da yapacağı bütün görüşmelerde, konuşmalarda Arakan'ın önemli bir gündem maddesi olacağını belirten Erdoğan, "Arakan meselesini hem Kazakistan'da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde de dile getireceğiz, etraflıca ele alacağız. Myanmar yönetimini bu meselenin insani bir zeminde çözümü konusunda teşvik etmeyi sürdüreceğiz. Arakan Müslümanlarının bölgesel hesapların kurbanı olmaması için hem kendimiz çalışacağız hem de tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz." dedi.  Şu ana kadar 30'a yakın ülke liderini aradığını, Arakan konusunda görüştüğünü ifade eden Erdoğan, özellikle İslam dünyasının liderleriyle görüşmelerinde bu konudaki hassasiyetler noktasında da çağrıda bulunduğunu anlattı. 

“ARAKAN'DAKİ MÜSLÜMANLARA YARDIM ELİMİZİ UZATMAYI SÜRDÜRECEĞİZ."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu mazlum halk, bölge üzerinde hesabı olan iki gücün arasında ezilmeyi kesinlikle hak etmiyor. Toprağın altındaki doğalgaz, petrol yatakları ve kıyılardaki limanlar için mücadele edenlerden tek isteğimiz, bunu masum insanların canı, kanı ve geleceği pahasına yapmayınız. Dünya, Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseler başta olmak üzere zaten yeteri kadar acıya, zulme, katliama şahit oluyor. Bunlara yenilerinin eklenmesini bir parça vicdanı ve ahlakı olan hiç kimsenin istemeyeceğine inanıyoruz. Bunun için diğer mazlumlarla birlikte Arakan'daki Müslümanlara sahip çıkmayı, sesleri olmayı, yardım elimizi uzatmayı sürdüreceğiz."

“KİTLE İMHA SİLAHLARI ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN BİR KAVGANIN KAZANANININ OLMAYACAĞI AÇIKTIR”

Kuzey Kore'nin füze denemelerine ilişkin de açıklama yapan Erdoğan, "Kuzey Kore'nin füze denemelerinden kaynaklanan gerilimi de yakından ve endişe ile takip ettiğimizi belirtmek istiyorum. Japonya ve Güney Kore gibi dostlarımızı bire bir ilgilendiren bu krizin en kısa sürede çözülmesi dileğimizdir. Kitle imha silahları üzerinden yürütülen bir kavganın kazananının olmayacağı açıktır. Bizlere 'Sakın ha kitle imha silahı yapmayın' tavsiyesinde bulunanlar kimler? Ellerinde en güçlü kitle imha silahı bulunduranlar bizlere 'Sakın ha' diyorlar. Tamam da sizdekiler ne olacak?" diye sordu.  "Dünyada eğer nükleer silahlara yönelik bir mücadele başlatılacaksa önce sizden başlamalı" diyen Erdoğan, "Böyle bir kavgada zararı taraflar değil, tüm insanlık görecektir. Kuzey Kore'yi bir an önce gerilimi tırmandıran eylemlerden ayrıca vazgeçmeye davet ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu

“BİZ GÖREVİMİZİ YAPTIK”

Erdoğan, bir süredir Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye'yle ilgili olumsuz yaklaşımlarıyla diğer ülkelerin önüne çıktığının görüldüğünü, bu durumda Avrupa ülkelerinde ardı ardına yaşanan seçimlerin etkili olduğunun bir gerçek olduğunu belirtti. Türkiye'nin Avrupa Birliği konusundaki yaklaşımını bir kez daha açıklayan Erdoğan "Türkiye, resmi devlet politikası olan Avrupa Birliği üyeliği stratejik hedeflerinden şüphesiz ki vazgeçmiş değildir. Bunu bir kenara koyalım. Önce aday üyelik, ardından tam üyelik müzakerelerinin başladığı günden beri üzerimize düşen görevleri yerine getirdik, getiriyoruz. Biz görevimizi yaptık. Avrupa Birliği'nden kaynaklı gecikmeleri, bu reformların aynı zamanda kendi vatandaşlarımızın demokratik ve ekonomik standartlarını yükselteceği inancıyla mesele etmedik ve yolumuzda ilerledik. Ancak ülkemize verdiği sözleri yerine getirmeyen Avrupa Birliği'nin dönüp bir de bizi itham etmesi, açıkçası katlanılabilir bir durum değildir. Daha önce Avusturya, Belçika ve Hollanda'nın ve şimdi de Almanya'nın Türkiye karşıtlığını kendi seçimlerinin ana teması haline getirmiş olmasından fevkalade rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi.