Bankoğlu'dan İnsan Hakları açıklaması

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla açıklama yapan CHP Bartın Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu, 'Bu ülkede eşitliğe en çok ihtiyacı olanlar kadınlar, çocuklar, gençler ve yaşlılar' dedi.

Bankoğlu'dan İnsan Hakları açıklaması

CHP Bartın Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla değerlendirmelerde bulunarak ülkemizde ve dünyada, tüm insanların eşitliğe  ve haklarına kavuşması için çalışılması gerektiğini söyledi. Bankoğlu, “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, Birleşmiş Milletler tarafından 2. Dünya Savaşı sonrası barışın egemen olacağı bir dünya tesis maksadıyla ortaya konan çalışmaların bir sonucudur. Tam 71 yıl önce Birleşmiş Milletler, üye ülkelerine İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini  sundu. Tüm insanlar ve uluslar için ortak bir başarı standardı ortaya koymaya çalışan ve 1948 yılının sonunda kabul edilen bu Bildirge, günümüzde ise 139 ülke tarafından imzalanmıştır” dedi.

Bir kişiye yapılan haksızlığın, aslında tüm topluma yapılmış bir haksızlık olduğunu vurgulayan Bankoğlu,  bunu fark ettiğimizde daha iyi bir dünyada yaşamaya başlayacağımızı belirtti ve “Asıl, hiç kimsenin kendini küçümseme hakkı yoktur. Ülkemizdeki tüm yurttaşlar eşittir. Dünyada, bu eşitlik prensibi böyle kabul edilmediği sürece huzur ortamı ve denge sağlanamaz.  Her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak, sosyal adaleti sağlamak ve toplumsal refah tesis etmek için güçlü bir irade sergilemeli, kararlı olmalıyız. İnsanın, yalnızca “insan” olması nedeniyle sahip olduğu hakları ifade eden İnsan Hakları Bildirgesi, tüm insanlık içindir. Bahse konu Bildirge, siyahtan beyaza, Müslüman'dan Musevi'ye, Afgan'dan Amerikalı'ya, zenginden fakire, cahilden eğitimliye kadar herkesin eşit olduğunu kabul eder. Bu haklar, insanın değerini ve onurunu fiziksel, biyolojik, kişisel, kültürel tüm yönleriyle korumayı amaçlayan evrensel ilke ve kurallardır. Ayrıca, insanı geliştirmeyi de amaçlar. Yani insanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabalar da insan hakları kavramı kapsamındadır.” dedi.

“İmza atmakla da işler düzelmiyor”

İnsan Hakları Bildirgesi’nde ifadesini bulan kişilerin dokunulmazlığı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, eğitim, çalışma ve sosyal güvenlik hakkı gibi temel değerlerin, tüm insanlar için geçerli olduğunu belirten Bankoğlu, “Bu hakları kimse veremez ve kimse de geri alamaz. İnsan olmak, bu haklara sahip olmak için yeterlidir diye kabul edilmiştir. Öte yandan, uygulamaya baktığımızda sadece bizim ülkemizde değil özellikle hukuk, adalet, eğitim ve ekonomi sisteminde sorunlar olan ülkelerde, insan hakları pek de uygulanabilir hâlde olmuyor. Elbette sadece bildirgelere imza atmakla da işler düzelmiyor. Taahhüt ettiğimiz konuların uygulanması, sözde değil özde benimsenmesi gerekiyor. Ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntıların başında, hukuk ve adalet sisteminin derin yaralar almış olması gelmektedir. Hukukun, adamına göre ve keyfi uygulanır duruma gelmesi, adalete gözle görülür biçimde müdahaleler yapılması sadece yurttaşlarımızın devlete duyduğu güveni sarsmakla kalmamış, insan haklarına aykırı uygulamalar olarak dünyanın da dikkatini çekmiştir. Türkiye, ne acıdır ki, 18 yıldır kanunlar karşısında herkesin eşit olmadığını çok iyi bilen, gören ve yaşayanların ülkesi olmuştur” şeklinde konuştu.

“Kadın cinayetlerini protesto eden kadınlara müdahale kabul edilemez”

Bildirge'nin, herkesin eşitliğini, insanın onuruyla yaşamasını, başkalarının haklarına saygıyı, adalette eşitliği savunan ve kimsenin özel yaşamına, onuruna yahut ailesine müdahale edilemeyeceğine yönelik önemli maddeler içerdiğini söyledi. Dini, siyasete alet eden söylemin, insanları vicdani baskı altında bıraktığını belirten Bankoğlu, “Özgür düşünceden, ifade özgürlüğünden her geçen gün uzaklaşıldı. Türkiye’de düşünce özgürlüğü var   diyen hükümet, gazeteci ve siyasetçi hapsetmekten, onları hücrelere mahkum etmekten kendini alamıyor. Ama sapıklar, suç makineleri yarı açık ceza evlerine konuluyor ve oradan ellerini kollarını sallayarak çıkıp canlarımızı alıyor. Bugün hala -maalesef- kadınların hak ve özgürlüğünü konuşur durumdayız” dedi. Bankoğlu, herkesin barış içinde örgütlenme ve toplanma hakkı olduğunu da söz konusu Bildirge ile kabul eden Türkiye’de, geçtiğimiz pazar günü kadın cinayetlerini protesto eden kadınlara müdahalesinin kabul edilemeyeceğini özellikle belirtti.

Aysu Bankoğlu, "Gelişme hakkı, barış hakkı, temiz bir çevrede yaşama hakkı gibi son derece insani ve vazgeçilemez maddeler de bu Bildirge'de yer almakta. Tüm yurttaşlarımızın bunları tek tek gözden geçirmesini rica ediyorum. Bunların hangileri Türkiye’de uygulanıyor? Eğitim hakkı, çalışma hakkı, temiz çevrede yaşama hakkı gibi. Ve en acısı Türkiye’de kadın olarak yaşam hakkı ne kadar var, yasalar ne diyor, öte yandan nasıl uygulanıyor. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği, bizim kendi geleceğimize bağlıdır. Haklarımıza sahip çıkmadığımız sürece iki yakamız bir araya gelemez. Bakın, en basit örnek şudur: CHP’li yerel yönetimlerde, şeffaflığın başlamasıyla birlikte ne çok yolsuzluk, haksızlık ve israf olduğunu öğrendik. Eşit hizmet verilmediğini gördük. Yurttaşlarımız neden hizmet alamadıklarını ya da hizmet beklerken paranın nerelere çarçur edildiğini öğrendiler. Yani Türkiye’de hak arama ve elde etme, hizmet bekleme ile hukukun işlerliği egemen olmadığı sürece insan haklarına dair kurallar, kağıt üzerindeki bir masal olmaya devam eder.” dedi.

“7 bin 100 başvuru ile 4.  Sırada”

Bankoğlu, bir diğer önemli konu olarak ülkemizin İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdindeki davalar yönünden konumuna da değinerek Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarına dair "Adalet Bakanlığı'nın da yazılı soru önergelerine verdiği yanıtlarda doğruladığı şekilde, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından son 16 yılda Türkiye aleyhine 295 milyon 581 bin TL'lik tazminata hükmedilmiştir. Türkiye aleyhine verilen ihlal kararı sayısı ise 3 bin 128'dir ve maalesef ülkemiz, bu "tüm zamanlar sıralaması"nda yani gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinde, birinci durumdadır. Mevcut durumu daha da olumsuz tabloya dönüştüren bir diğer gerçek ise bahse konu ihlal kararlarının çoğunluğunun adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğüne ilişkin olmasıdır. Diğer bir taraftan, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdinde incelenmeyi bekleyen dosya sayısı yönünden ise ülkemiz, oldukça yüksek bir sayı olan 7 bin 100 başvuru ile 4.  Sıradadır” tespitlerinde bulundu.

Öte yandan, uluslararası insan hakları sözleşme ve protokollerinin 94'ünden 70’ine taraf olan Türkiye’nin, taraf oldukları içerisinden 17 sözleşmeye karşı ise çekince koyduğunu belirten Bankoğlu, “Kaldı ki imza attıklarımıza da ne kadar uyduğumuz ortada. Önemli olan gerçekten eşitlikçi olma yolunda gerçek adımların atılması ve insan haklarının elde edilerek uygulamaya geçirilebilmesi. Diliyoruz ki, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bu haklar içselleştirilsin, toplum sathına yayılsın ve uygulansın” açıklamasında bulundu.