Bankoğlu Hatay İskenderun'daki çadırkenti ziyaret etti

6 Şubat'ta meydana gelen 7.6 ve 7.7 şiddetindeki Kahramanmaraş merkezli depremler bütün ülkeyi yasa boğdu. 11 ilde büyük yıkıma neden olan depremlerin ardından, ilk gü nden beri sahada çalışmalarına devam eden CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu Beylikdüzü Belediyesi tarafından Hatay İskenderun'da kurulan ve yaklaşık 2 bin 500 depremzedeye barınma ve temel ihtiyaç hizmeti sunan Çadırkenti ziyaret ederek, depremzedelerle bir araya geldi.

Bankoğlu Hatay İskenderun'daki çadırkenti ziyaret etti

Ardından Arsuz, Belen ve Payaz ilçelerindeki çadırları ziyaret eden Milletvekili Bankoğlu, depremzedelerin sorun ve ihtiyaçları hakkında bilgi aldı. Çalışmalarının ve gözlemlerine ilişkin açıklamalarda bulunan Bankoğlu, felaketin ardından geçen 11 günlük süre içerisinde barınma, hijyen ve temel ihtiyaç sorunlarının hala çözülemediğini belirtti. Sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamalarla, birlik ve beraberlik mesajları veren Bankoğlu, suskunluğ unu bozarak, “Yapılar bilime, yönetmeliğe ve kanuna uygun yapılmış olsaydı yıkım bu kadar büyük olmazdı. Ancak daha da acısı bu felakete zamanında müdahale edilmiş olsaydı daha az yurttaşımız hayatını kaybederdi. OV nlemler alınmış olsaydı, bu felaketin etkisi bu kadar büyü k olmazdı,” ifadelerini kullandı. Bankoğ lu’nun açıklamalarından başlıklar şöyle:

“Bu yaraları sarmak, vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak, yıkılan şehirleri tekrar ayağa kaldırmak ilk sıradaki görevimizdir”

 “Yüreğimiz yanıyor. Her şeyden önce milletimize geçmiş olsun demek istiyorum. Çok ama çok üzgünüz. Yakınlarını kaybeden bütün vatandaşlarımızın başı sağ olsun. Resmi rakamlara göre şu anda 36 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. 11 ili etkileyen büyük bir facia yaşadık, Hatay, Antakya dümdüz olmuş durumda. Acımızın tarifi imkansız, ancak bu yaraları sarmak vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak da bu şehirleri ayaklandırmak da görevimizdir. Afetin yaralarını sarabilmek için neyin ne olduğunu ne olmadığını çok iyi bilmemiz, anlamamız gerekiyor. İnsanlar hala enkaz başında, en azından cenazelerini almayı bekliyor. Arama kurtarma ekipleri yetişemedi, hala da yetişemiyor. Enkazdan çıkarıldığı halde, hangi hastanede, hangi ilde bulunduğu bilinmeyen insanlar var. Bakın, depremin 11’inci günü , hala barınma sorunu var, çadır sorunu var, hala doğru düzgün tek bir yardım gitmemiş iller, ilçeler, köyler var. Bölgede hijyen sorunu var, güvenlik ve asayiş sorunu var. Tüm bunlara rağmen, iktidar cephesine bakıyorsunuz; her şey güllük gülistanlıkmış gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Halbuki eksiğini, yanlışını kabul ederek sorumluluk almak da bir erdemdir.

“Hükümetin içinde insanlıktan nasibini alamamış vicdansızlar var”

 20 yıldır birlik beraberliğe, dayanışmaya, yardıma alerjisi olan bir zihniyetle mücadele ediyoruz. İktidar, sorumluluğunu yanlışını kabul etmediği gibi, milletin yarasını sarmaya çalışan belediyelere ve gönüllülere saldırıyor. İnsaf diyorum, gerçekten. Ortada apaçık bir organizasyonsuzluk, koordinasyonsuzluk sorunu varken, 11 gündür hala enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler varken, 11 gündür insanımız çadır, konteynır, bir sıcak çorba ararken iktidar ölü taklidi yapıyor. Sonra da kalkıp yardımda bulunmaya çalışan belediyelere had bildirmeye kalkıyor. Buraya gelen bakanlar, kahkaha atıyor, reisler saç tarıyor, depremzede çocuklar montsuz paltosuz dururken, kamera karşısında korumalarıyla poz veriyorlar. Sabah akşam mesaisini nasıl yardımcı olabilirim diye harcaması gerekenler, oturdukları yerden gecesini gündüzüne katan hemşire isyan etti diye, tutanak tutuyorlar. Neresinden baksanız bu coğrafyanın dörtte biri etkilenmiş, ülke yasta. İktidarsa sorunu çözmek yerine üniversiteleri uzaktan eğitime alıyorlar. Akıl alır gibi değil gerçekten. Okul olmazsa, bu çocukların ruh hali nasıl düzelecek? Bir yarayı kapatmak için başka bir yara açıyorlar. Öğrencileri yurtlardan çıkarıyorlar, depremzedeleri yerleştirmek için. Bunu yapan kişi 1000 odalı sarayda oturuyor. Söylenecek çok şey var. İşlerine gelince ‘asrın felaketi’ deyip, afetin arkasına saklananlar, işlerine gelince borsadan vurgun yapmaya devam ediyorlar. Bir kaç oy, bir kaç milyon dolar için, imar affına izin verdiler. Altında kaldık, bir millet o binaların altında kaldı. Bir istifa yok, bir özür yok. Yazık. Gerçekten yazık. Biz yıllardır hü kü metin siyasi ahlaktan, vizyondan nasibini almadığını biliyoruz, söylüyoruz, ama bugün gördük ki bu hükümetin içinde vicdanları sızlatan, kameralara poz vermeyi iş zannedenler, kahraman madencilerimizin, itfaiyecilerimizin kurtarma başarısına çöküp, kavga çıkartan insanlıktan nasibini almamış vicdansızlar var! Yazıklar olsun.

 “Kahraman değil, yoldaş olmaya geldik”

 Şu da var, bu hükümet böyle diye şikayet ederek kaybedecek de vaktimiz yok. Belediyelerimizle, il ilçe örgütlerimizle, gönüllülerimizle ilk günden beri sahadayız. 154 belediyemiz tarafından yaklaşık 6 bin araç ve 15 bin personel bölgeye görevlendirilmiştir. Bu araçlar arasında tam teçhizatlı arama kurtarma araçları, iş makineleri, transfer otobüsleri, itfaiye, sağlık ve cenaze araçlarıyla insani yardım malzemesi taşıyan araçlar da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra gıda, kıyafet ve hijyen ürünleri başta olmak üzere, insani yardım malzemesi taşıyan toplam 3365 TIR/ kamyon, 4 uçak, 6 gemi, 2 vapur ve 2 tren vagonu da afet bölgesine iletilmiştir.

Tüm bu yardım ve çabaların bir örneğini bugün burada İskenderun’da Beylikdüzü Belediyesi tarafından kurulan 2500 kişilik çadırkentte görüyoruz. Burada insanların temel ihtiyaçları ve barınma ihtiyaçları gideriliyor. Bunun başka örnekleri başka belediyeler tarafından da yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi koordinesinde kurulan İBB çadırları, Beşiktaş Belediyesi Çadırları, yine Arsuz’da kurulan Sarıyer Belediyesi çadırları bunlardan biri. Yine afet bölgesinde özellikle Ankara, İzmir ve Eskişehir Belediyelerimizin çalışmaları da afetzedelerimizin yardımına koşmaya çalışıyor. Yeter mi? Yetmez, bunların hiçbiri yaraları sarmaya yetmez. Buradaki acıların sarılması için yıllara ihtiyaç var. Burada sorumluluk almak, çözümün uzun vadeli bir şekilde nasıl olacağına, buradaki yanlışların nasıl bir daha tekrarlanmayacağına odaklanmak gerekir. Yoksa, saray şurasının yaptığı gibi çok iyiyiz naralarıyla, ne acılar azalır, ne de yaralar sarılır. Son olarak şunu da belirteyim, Genel Başkanımız sayın Kılıçdaroğlu’nun da ifade ettiği gibi bu ülkenin onurlu bürokratları, onurlu savcıları, valileri, memurları var. Bugü n biz sahada bunun binlerce örneğini de görüyoruz. AKP bir hükümettir, devlet değil. Yarın gittiklerinde devlet yaşamaya devam edecektir. Çünkü devlet yurttaşlarıyla var olur. Hükümet bu işin çalışanı, sistemi liyakatle, ahlakla, hesap vererek yürütmesi beklenendir. Patron değildir! Kendilerine dev aynasında bakmaktan vazgeçsinler. AFAD da Kızılay da bu ülkedeki madenciler de itfaiye ekipleri de, sarayın değil devletin emrindedir. Saray söylemlerini yaparken buna dikkat etsin, haddini bilsin. Bir devletin bakanı gelir de, “Cumhur ittifakı olarak biz,” diyemez, yok öyle bir şey. O bakan, cumhur ittifakını değil, bu milletin tamamını temsil eder. Görevlerini, sorumluluklarını bilsinler. Bu vesileyle, her dakika inatla bizi kutuplaştırmaya çalışsalar da, ben yaşanan bu felaketin ardından canını dişine takarak çalışan, elinden geleni hatta daha fazlasını yapmaya çalışan isimsiz kahramanlara şükranlarımı sunmak istiyorum. Aralıksız ve tam bir iyi niyetle çalışan yerli ve yabancı tüm kurtarma ekiplerine, AFAD’a, UMKE’ye, AKUT’a, başta Ahbap ve Babala olmak üzere, gönüllülere, hayırseverlere, itfaiyecilerimize, belediyelerimize, yakınlarını kaybetmesine rağmen tü m gücüyle hala yardımları dağıtmaya uğraşan il ve ilçe örgütlerimize ve enkaz altından belki de yüzlerce canımızın sağ çıkarılmasını sağlayan madenci kardeşlerime emekleri için şükranlarımı sunuyorum. Bartın’ın vekili olarak toprağımız madencilerimize ve itfaiyecilere de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Maruz bırakıldıkları tüm haksızlıklara ve adaletsizliklere rağmen, milletini bu kadar seven madencilerimizin hakkını gerçekten ödeyemeyiz. Bu millet, bu ülke, bu insanlar ısrarla körüklenen tüm kutuplaştırıcı siyasi dile ve hükümetin kibirli tutumuna karşın hala bir arada, hala omuz omuza. Bunu görmek de hepimize gerçekten bir nebze olsun dayanma gücü veriyor. Hepimizin canı yandı ve biz bu yangını bir arada söndüreceğiz. Burada sahada olmaya devam edeceğiz. Kahraman değil, yoldaş olmak için buradayız. Yardım elini uzatabileceğimiz tek bir kişi bile olsa çalışmaya devam edeceğiz.

“Yardımlarını yapan hayırseverler yardımlarını gönderirken, buradaki insanların durumunu unutmasın”

 Unutmayalım enkazın altında kalan hepimiz olabilirdik. Yıkılan ev yıllardır biriktirdiğimiz emeğimizin karşılığı olabilirdi. Yardım gönderen hayırsever vatandaşlarımızdan, yardımlarını gönderirken bunu asla unutmamalarını rica ediyorum. Buradaki insanların hassasiyetini, üzüntüsünü ve ihtiyaçlarını bu şekilde değerlendirmelerini, ikinci el eşya göndermemelerini ve yardımlarını kısa vadeli düşünmemelerini özellikle rica ediyorum. Bir kere daha milletimizin başı sağ olsun diyorum, başımız sağ olsun.”