Feyzioğlu hayır kampanyası için bartın'a geldi

'Yeniden doğuşun zaferi 16 Nisan'

Feyzioğlu hayır kampanyası için bartın'a geldi

Nurdan Eroğlu

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan anayasa değişikliği referandumu için  hayır turları kapsamında Bartın’a geldi. Türk milletinin bölünmez bütünlüğünü sağlamakla görevli olan en üst makamdaki kişilerin referandum sonucunun hayır çıkacağını gördükçe üsluplarını sertleştirdiklerini belirten Feyzioğlu “16 Nisan’da ki zafer sadece hayırın zaferi olmayacak. Türk milletinin Kuvay-i Milliye ruhuyla yeniden doğuşunun zaferi olacak ” dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Anayasa değişikliğine dair anlatımların gerçekleştiği panele katılmak üzere Bartın’a geldi. Panele Feyzioğlu ile birlikte 24’üncü Dönem Milletvekili Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe’de konuşmacı olarak katıldı. CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya ile birlikte çok sayıda vatandaşında katıldığı panelde salonun tamamı dolarken panelin açılış konuşmasını Bartın Barosu Başkanı Av. Ferhat Parlatır yaptı.

PARLATIR: “ÜSTÜNLERİN HUKUKUNDAN DEĞİL HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ”

Bartın Barosu Başkanı Av. Ferhat Parlatır konuşmasında “Bize bırakılan en büyük miras olan cumhuriyeti yaşatmak, korumak ve daha ileriye taşımak bugün bu topraklar üzerinde yaşayan her vatandaşın en büyük görevidir. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği’nin varlığının temeli avukatlık kanunudur. Kanun aynı zamanda hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumak ve savunmak ayrıca bu kavramlara işlevlik kazandırmayı bir sorumluluk olarak yüklemiştir. Barolar ve avukatlar halkın, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün savunucularıdır. Ne iktidar ne muhalefet yanında olmadığımız gibi karşısında da değiliz. Üstünlerin hukukundan değil hukukun üstünlüğünden yanayız. Referanduma sunulan anayasa değişikliğinin hukukçular ve avukatlar tarafından olumlu ve olumsuz görüşlerini belirtmesinden daha doğal ne olabilir. Mesleğimizin doğası gereği uzman olduğumuz anayasa hukukunda anayasa değişikliğine ilişkin konuda futbolcuların, ünlülerin görüşlerini dinleyip paylaşacak değiliz. Referanduma sunulan anayasa değişikliği önerisi için vatandaşlarımızın evet ve hayır şeklinde iki seçenekleri olacaktır. Tercihi ne olursa olsun halk oylamasına katılan vatandaşlarımızın istisnasız hepsinin Kurtuluş Savaşı destanını yazan kahraman atalarımızın evlatları olduğunu unutmayalım. Anayasa değişikliğine ilişkin takdir elbette Türk milletinin olacaktır. Çıkacak sonuç ne olursa olsun 17 Nisan günü birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Ülkeyi kutuplaştırma senaryolarına ortak olmayalım.” ifadelerini kullandı.

BATUM: “BU ANAYASA ÖZÜNE BAKTIĞIMIZDA FELAKETTİR”

Panel konuşmacılarından 24’üncü Dönem Milletvekili Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum ise 16 Nisan’ın sonucunu hayır olarak gördüklerini ifade ederek, “Gittiğimiz her yerde görüyoruz ki küresel kukla oynatıcıları Türkiye için, Ortadoğu ve bu bölgedeki planları için ön gördükleri anayasayı da Türk milletine anlatamayacaklar. 16 Nisan’ın sonucu ortaya çıktı. Hep beraber görüyoruz hayır çıktı. Yaşıyor ve görüyoruz, Türkiye’de hangi partiye oy vermiş olursa olsun AK Parti’ye oy verenler dahi bu anayasanın içeriğinin ne getirdiğini anladığı zaman buna oy vermiyor. Zaten bugün ki çılgınlıkları, kızgınlıkları ve öfkeleri bundan kaynaklanıyor. Sevgili cumhurbaşkanımız, başbakanımız ve onların danışmanları hiç durmadan 24 saat konuşuyorlar. “Hayır diyen fetöcü, hayır diyenler PKK’lıdır. Hayır diyenler 15 Temmuz’u yapanlardır” diyorlar. Ben bu salona bakıyorum hanımefendiler, beyefendiler, gençler… Hiç terörist görmüyorum, hiç PKK’lı görmüyorum. Biz eskiden hep beraber “Mustafa Kemal’in Askeriyiz” diye bağırırdık ve bazı partililer bağırmaya çekinirlerdi. Şimdi bu anayasanın iç yüzünü gören bütün partililer rahatlıkla “Biz Kuvay-i Milliye’nin üyesiyiz, Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyebiliyorlar. Bu anayasa gerçekten özüne baktığımızda felakettir” şeklinde konuştu.

“BU ANAYASA KABUL EDİLMEZ”

Batum konuşmasının devamında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Mustafa Kemal’in dahi “tüm yetkileri bana verin” demediğini belirtip, “Biz dedelerimizin kanlarıyla, canlarıyla kurulmuş Atatürk cumhuriyetini 100 yıl sonra bir tek adamın iki dudağına bağlar mıyız? Bu anayasa bir tek kişiyi getiriyor. Başbakan yok, bakanlar kurulu yok ve hepsi aynı adam. Atatürk cumhuriyetinden vazgeçer de dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir ülkesinde olmayan tipsiz bir anayasayı kabul eder miyiz? Türkiye’de biz Atatürk cumhuriyetini, meclisi bırakır da Türkiye’yi tek adamın iki dudağına teslim eder miyiz? Atatürk ve arkadaşları bizi yok olmaktan kurtardı. Küresel kukla oynatıcıları Kuvay-i Milliye’yi tanımayarak, bizi tanımayarak, Türk milletini tanımayarak “biz bunları ikna ederiz” dedikleri anayasayı kabul etmeyecek bu millet. Birileri çatlasa da bu anayasa kabul edilmez. Bu anayasa çok kötü olduğu gibi padişahlık bile değil. Neden? Bu yetki Abulhamit’te bile yoktu. Ondan sonra gelenlerde de yoktu. 1876’dan sonra hiç kimsede olmadı. Padişah kendi kendine kanun olmadan işlem yapamıyordu. Bu anayasada cumhurbaşkanı her şey, daha da kötüsü partinin başkanı. Ciddi bir ülkede Cumhurbaşkanı seçildiğinde parti başkanı artık cumhurun başkanı olmuştur. Bütün partilerin başkanı olmuştur. Aynı parti başkanı olmaya devam edebilir mi? Dünyanın hangi ciddi ülkesinde devam edebiliyor?” ifadelerinde bulundu.

KARATEPE: “MECLİS YETKİSİZ HALE GETİRİLİYOR”

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ise eveti savunanların anayasadan ve içeriğinden hiç bahsetmediklerini kaydedip, “Kendileri de bahsetmeye utanıyorlar. Savunulabilir bir tarafı olmadığını onlarda gayet net bir şekilde biliyorlar ve bunun konuşulmasını istemiyorlar. Meclisin nasıl yetkisiz bir hale getirildiğini sizinle paylaşmak istiyorum. En önemli kanunlardan birisi bütçe kanunudur. Meclisin yürütme üzerindeki en önemli denetim mekanizması da bütçedir. Çünkü her yıl bütçe kanunu meclise geldiği zaman meclis toplanır hangi bakanlık ya da kurumun bütçesi konuşuluyorsa o kurumun faaliyet alanına ilişkin ne var ne yoksa ayrıntılı bir şekilde sorulur, anlatılır. Bütçe dediğimiz şey sadece kaç paranın harcanacağının denetimi değildir. Bütçe denetimi aslında bir yıl içerisinde yürütmenin meclise gelip detaylı olarak bütün faaliyetlerini anlatma işidir. Bütün demokrasilerde böyledir bizde de böyledir. 70’li yıllarda bütçesi reddedilen hükümetler istifa ederdi. Böyle bir kural olmamasına rağmen bu bir demokratik gelenekti. Şimdi önerdikleri anayasa değişikliğinde bütçe kanuna ilişkin şöyle bir düzenleme var. Geçmişte bütçeyi meclise hükümet sunuyordu. Yeni anayasada bütçeyi cumhurbaşkanı hazırlıyor. Çünkü yeni anayasa da hükümet yok. Önerilen anayasanın hiçbir yerinde hükümet sözü geçmiyor. Cumhurbaşkanı oturup bir bütçe hazırlayacak ve meclise gönderecek. Yeni anayasada milletvekilleri önerilen bütçe hakkında sadece konuşabilir diyor. Hiçbir değişiklik teklif edemezler. Sadece oylarlar. Kabul edilirse sorun yok. Kabul edilmezse bir önceki yılın bütçesi artırım oranında artırır para harcamaya devam eder. Nerede meclis denetimi? Düzenleme bunu diyor. 5 yıl boyunca meclisten hiç onay almadan para harcayabiliyor. Artırım oranını belirleme yetkisi de cumhurbaşkanında. Meclis işlevsiz hale geliyor. 600 milletvekili deniliyor ama 600’ünü üst üste koyuyorsunuz ama bir cumhurbaşkanı kadar etmiyor” şeklinde konuştu.

FEYZİOĞLU: “KONU KAZANMANIN ÖTESİNDE”

Metin Feyzioğlu,  referandumun bir genel seçim olmadığını belirterek “Bu bir genel seçim değil. Bu bir oyla kazanılacak, bir oyla kaybedilecek bir halk oylaması ama biz bir oyla değil çok fazla oyla hayır çıkartacağız. Kazanacağımızı görüyoruz… İnsanların gözünde, sokakta görüyoruz. Biz bir araya gelerek neyi nasıl yapacağımızı daha iyi öğreniyoruz. Neyi yapmayacağımızı belirliyoruz. Ayrıca canlı yayınlarla milyonlara ulaşarak çok ciddi bir etki yaratıyoruz. Bir haftada tam 12 milyon 293 bin 420 ayrı kişi bizim anayasayı anlatma çalışmamızı sosyal medya hesabımızdan, sadece bir hesabımızdan izlemiş. Katkı vermek için hem canlı yayınları paylaşınız hem de paylaşımların altına yorum desteği veriniz. Kararsızların yazılarına üslubunuzu asla bozmadan cevap veriniz. Konu kazanmanın ötesinde. Gerçekten kazanmak için 16 Nisan’da milletin birbirinin yüzüne bakacak hali kalması lazım. Yoksa 16 Nisan akşamı kazanacağımız hayır zaferi bizi birbirimizden biraz daha uzaklaştırır. Bunu yapmalarına, bunu kimsenin yapmasına izin veremeyiz” dedi.

“16 NİSAN’DA Kİ ZAFER SADECE HAYIRIN ZAFERİ OLMAYACAK”

Türk milletinin vatanıyla bölünmez bütünlüğünü sağlamakla kanunen görevli olan en üst makamdaki kişilerin referandum sonucunun hayır çıkacağını gördükçe üsluplarını sertleştirdiklerini ifade ederek konuşmasını sürdüren Feyzioğlu, “Türkiye’yi yönetenlere millet olarak evet diyecek olanında, hayır diyecek olanında Türk milleti olduğunu öğretmek zorundayız. 17 Nisan’da birlik ve beraberlik için hayırı gerçekten demokrasi yolculuğunda büyük bir adım atmış olarak kutlayalım. Bu böyle olduğunda göreceksiniz her siyasi partiden önce millet diyenler öne çıkacak ama siyasi ihtiraslar uğruna tüm gemileri yakanlar beş adım geri düşecek. Bu Türk siyasetinin artık doğru yola gireceği anlamına geliyor. Yani 16 Nisan’da ki zafer sadece hayırın zaferi olmayacak. Türk milletinin Kuvay-i Milliye ruhuyla yeniden doğuşunun zaferi olacak. İnanın buna çok ihtiyacımız var, çok parçalandık. 16 Nisan’da ki büyük zafer doğru şekilde kazanılırsa 17 Nisan’dan sonra emin olun ki Türkiye’nin yolu hiç olmadığı kadar açıktır. Bunu başaracağımızdan eminim. Her siyasi partiden milyonlarca insanın bir araya geliyor. Bugün milletin bir araya gelmesinin bir tek sebebi var. Milletin geleceğini tehdit eden küresel kuklacı saldırısıyla karşı karşıyayız. Bu küresel kuklacı saldırısı bizi millet yapan unsurları öne çıkarıyor. Birbirimizden ayrıldığımız her siyasi noktayı bir kenara bırakıyoruz, siyasi farklılıklarımızı bir kenara bırakıyor önce Türkiye Cumhuriyeti, önce evlatlarımız diyerek bir araya geliyoruz” ifadelerinde bulundu.